24 Kasım 2010 Çarşamba

BULAŞICI SARILIK (VİRAL HEPATİT ) Bulaşıcı Sarılık (Viral Hepatit) Hepatit -C nedir?

http://www.goruntulememerkezi.com/

http://www.goruntulememerkezi.com/


 

C hepatiti ,Hepatitis C virusunun (HCV)'nin neden olduğu bir karaciğer

enfeksiyonudur.Önceleri non-A non-B (ne A nede B) hepatiti olarak

adlandırılan C hepatiti,1970'lerin ortalarında bulundu.1989 yılına kadar

kendine özgü antikorları tespit eden (Anti-HCV gibi) bir test olmadığından

, mevcut testlerle gösterilemediğinden ,varlığı bilinmesine rağmen non-A

non-B ( ne A ne de B) hepatiti deniyordu.ABD'de yılda yaklaşık 35.000

kişinin C Hepatit virusu ile karşılaştığı düşünülmektedir.( Türkiye için

ne yazık ki böyle bir istatistiki bilgi yok).Kronik karaciğer hastalığı ve

Siroz'aneden olması,B hepatitinden daha sıktır.Önceleri Akut C hepatitinin

yarısının kronikleşeceği ( müzmin hastalığa yol açacağı) tahmin

edilirken,şimdi bu oranın % 80 'i aşabileceği tahmin

edilmektedir.Bunlardan bazılarında siroz gelişebilir.Siroz gelişen

olgulardan bazılarında karaciğer kanseri de gelişebilir.Tedaviden yarar

görebilecekleri belirlemek için uzun süreli çalışmalar çok merkezli olarak

sürdürülmektedir.

Hepatit-C için riskli olanlar kimlerdir?

Kan transfüzyonu yapılan kişiler ( kan verilen)

Kan ürünleri (Plazma,eritrosit süspansiyonu, v.s.) verilen kişiler.(

1992 Temmuz ayından sonra birçok ülkede kan vericileri C hepatit

virüsü yönünden araştırılarak kan gereken kişilere verildiğinden,bu

ülkelerde 1992 den önce kan verilmiş olanlar önemlidir.Bizim

ülkemizde 1999 yılında bile hala birçok hastanede C hepatit virüsü

tespit eden testler yapılmadan kan alınıp verilmektedir.Bu konuda

Sağlık Bakanlığı yetkililerin daha duyarlı olması gerektiğine

inanıyoruz.)

İV (damardan) ilaç kullanan kişiler,İV eroin kullanımı,(C hepatitli

hastada kullanılmış bir enjektör ile başka bir hastaya ilaç

verilmesi.

Hemodiyaliz hastaları ( Şu anki rutin uygulamada; Hepatit C ve B'li

hemodiyaliz hastaları- ki daha önceden saptanır-bu virüs

bulaşmış kendinelerine özel makinalarda ayrı olarak hemodiyalize

girerler.Bu virüslerin araştırmasından sonra kendilerinde virüs

bulunmayan hastalar ayrı makinalarda hemodiyalize girerler.)

Hemofili hastası olanlar.(Çok sık kan ve kan ürünleri verilmek

zorunluluğu olduğundan)

Diğer: vucudu kesici-delici bir cisimle kesilenler ( örneğin

operatör doktorlara ameliyat sırasında sılıkla ellerine iğne

batmaktadır.),tatuaj (döğme yaptırmak),kokain çekmek de risk

faktörlerindendir.


 

Böyle kişiler Hepatit C yönünden test edilmelidirler.

Ancak olguların % 10'unda virüsle karşı karşıya kalma öyküsü ( herhangi

bir şekilde ) bulunamamıştır.

Hepatit-C virüsü nasıl bulaşır?

Virüs kanda bulunur.Bu yüzden kan yolu ile bulaşır.Fakat,cinsel

yolla da bulaşma riski vardır,bu yüzden prezervatif kullanılması

önerilmektedir.Bu şekilde bulaşma muhtemelen deri lezyonları ve

yaralarla olduğu sanılmaktadır.

Virüsün meni veya tükrük yolu ile gerçekten bulaşıp bulaşmadığına

ait kesin kanıtlar yoktur.

Anne sütünden HCV'nin geçtiğini gösteren bir kanıt da yoktur.

Enfekte bir kişide kullanılan ustura,traş makinası,hatta berber

makasları,dövme yaptırma,vücudun kesici-delici bir cisimle

yaralanması,akapunktur iğneleri ile HCV'yi bulaştırmak olasıdır.

C Hepatitli tüm kişiler potansiyel olarak bulaştırıcılardır.Sadece

Amerika'da 4 Milyon taşıyıcı bulunduğuna inanılmaktadır.Hepatit A

ve B'nin aksine enfeksiyon geçirmek bağışıklık sağlamaz.

Kanla bulaşan hepatit olgularının % 90'ından HCV sorumludur.Ancak

günümüzde ( eğer yapılırsa) test yaparak kan verildiğinden bu

şekilde çok zordur.

C Hepatitli bir anneden bebeğine HCV'nin geçişi % 5'den azdır.Geçiş

muhtemelen annenin kanındaki virüs miktarı ile doğrudan

ilişkilidir.Enfekte annelerden doğan bebekler test ve kontrol

edilmelidir.


 

*Hepatit C için AŞI YOKTUR.Hepatit B ve A için yapılan aşılar Hepatit C'ye

karşı bağışıklık sağlamaz.Bir çok hepatit C virüs tipi vardır ve bunlar

mutasyona ( değişikliğe ) uğramaktadır.Sonuç olarak bir aşı geliştirmek

zor olacaktır.( Virüs sürekli olarak kendini değiştirdiğinden ,aşı

yapılsa bile değişikliğe uğramış virüse faydası olamayacağından).Ayrıca .C

Hepatitine karşı etkili bir immun globulin ( koruyucu bağışıklanmış serum)

da yoktur.

Hepatit-C nin belirtileri nelerdir?

C Hepatitli bir çok kişinin HERHANGİ BİR YAKINMASI YOKTUR ve NORMAL

YAŞAMLARINI SÜRDÜRMEKTEDİRLER.Kuluçka süresi değişiktir.Ortalama 7-8

haftadır.Karaciğer fonksiyon testleri yıl boyunca,haftadan haftaya değişik

değerlerde yükselmiştir.Enfekte kişiler karaciğer fonksiyon testleri

normal bile olsa ,virüs onların kanındadır ve karaciğer hücre hasarı

oluşturabilir.

Belirtiler varsa ,bile çok hafif olabilir ve gribe benzer

(bulantı,kırıklık,halsizlik,iştahsızlık,ateş,baş ağrısı,karın ağrısı gibi)

Birçok hastada sarılık yoktur.Fakat bazen seyir boyunca koyu renkli idrar

görülebilir.

Hepatit-C li olup olmadığımı nasıl bilebilirim?

HCV enfeksiyonu,basit ve özgül bir kan testiyle ( Anti-HCV )

belirlenebilir.Fakat; akut veya kronik enfeksiyon olup olmadığı

ayırdedilemez.Bu test rutin ( devaml ve düzenli olarak mutlak yapılan

işlemler) değildir.Bu yüzden kişiler,doktorlarından bir HCV testi

istemelidir.Eğer ilk test (+) ise ,tanıyı doğrulamak için 2. kez bir test

yapılmalı ve karaciğer fonksiyon testleri alınmalıdır.Halen kullanılmakta

olan (EİA) testlerinde kronik hepatit C lilerin yaklaşık %95'inde anti-

HCV (+) dir.Yani duyarlı bir testtir.Antikor ( Anti- HCV ) olguların %

30'unda enfeksiyonun ilk 4 haftasında (+) olmayabilir.HCV ile

karşılaşmadan 5-8 hafta kadar erken,olguların % 60'ında anti- HCV

testlerinde pozitiflik saptanabilir.


 

İyi Olacakmıyım?

C Hepatitli kişilerden çok azı kanlarından virüsü temizleyebilir.Tamamen

iyileşmek için virüsün kandan temizlenmesi gerekmektedir.Olguların %

80'inden fazlasının kronikleşeceği (müzminleşip uzayıp gitmek)

bildirilmektedir.( İlk akut enfeksiyondan en az 6 ay sonra karaciğer

enzimlerinin ( SGOT-SGPT) yüksek kalması durumunda kronikleşme olduğundan

söz edilebilir.)

SGOT ve SGPT ( ALT - AST) karaciğer hücre harabiyeti meydana geldiğinde

salınırlar.Enfeksiyonun kronik olduğunu gösteren testler de vardır.Kronik

Hepatit; Kronik Persistan Hepatit ve Kronik Aktif Hepatit formlarında

görülür.Kr.Persistan Hepatit daha hafif şeklidir.Bazan Siroz gibi daha

şiddetli karaciğer hastalığına ilerleyebilir.

Kronik Hepatit-C ne demektir?

Kronik HCV ,akut enfeksiyondan 6 ay sonra temizlenmeyen enfeksiyon

demektir.Hastalık dereceli olarak 10-14 yıldan fazla bir süre boyunca

ilerleyebilir.Yüksek SGOT,SGPT değerleri karaciğer hasarının halen devam

etmekte olduğunun bir göstergesidir.Karaciğer biopsisiyle hasarın

tipi,derecesi ve hastalığın şiddeti belirlenebilir.Kronik Hepatit C'li

hastaların % 20'sinde siroz gelişeceğine inanılır.Siroz karaciğer

hücrelerinin ölümünden sonra karaciğerde meydana gelen skar (sert,işe

yaramaz,fonksiyon görmez bir dokudur) dokusu meydana gelir.Sirozlu

hastaların % 25'inde ( tüm olguların % 5'i) karaciğer yetmezliği meydana

gelebilir (enfeksiyondan 30-40 yıl sonra bile).Siroz gelişen Kronik

Hepatit C'li hastalarda karaciğer kanseri gelişmesi riski büyüktür.Bu ilk

enfeksiyondan 10-40 yıl sonra meydana gelebilir.

Hepatit-C nin Tedavisi nasıldır?

Son zamanlarda; 3 interferon tipi ve İnterferon+Ribavirin birlikte

kullanıldığı tedavi şemaları vardır.Tedavi için hastaların seçimi için

hastalık belirtilerinin varlığı yada yokluğu değil,biyokimyasal,virolojik

ve karaciğer biyopsisi bulguları belirleyici olmaktadır.

İnterferon tek başına kullanılabilir.İnterferonun bazı yan etkileri

vardır.Grip benzeri şikayetler,baş

ağrısı,ateş,kırıklık,iştahsızlık,bulantı kusma,saç dökülmesi

yanısıra,kemik iliği depresyonu sonucu beyaz kan hücreleri( Lökosit) ve

kan plaketcikleri (Trombosit) 'nde azalma meydana gelebilir.Bu yüzden kan

testleri ile izlenmelidir.

Ribavirin ile ani ve şiddetli anemi ( kansızlık) meydana

gelebilir.Doğumsal anomaliler görülebileceği için ,hamilelerde

kullanılmamalıdır.Tedaviden sonraki 6 ay sonraya kadar hamile kalmaktan

korunmalıdır.Yan etkilerinin şiddeti ve tipi kişiden kişiye

değişir.Çocukların HCV enfeksiyonu tedavisi halen araştırlmaktadır.

Olguların %50-60'ında ilk tedavisinde ,tedaviye yanıt verirken,yaklaşık

%10-40 olguda virus geç olarak temizlenebilir.Bu yüzden tedavi sonucu için

hemen karar verilmez.Tedavi uzatılabilir ve ilk tedaviden sonra nüks (

tekrarlama) görülenlerde 2. kez tedavi verilebilir.

Tek başına İnterferon kullanımı: Nüks görüldükten sonra ,tekrar tedavi

edilmiş olanlarda dahil olguların % 58'inde virüsün temizlendiği

bildirilmektedir.Yan etkileri vardır ancak iyi tolere edilir.

İnterferon+ Ribavirin tedavisi : Her iki ilacın yan etkisiyle

birlikte,nüks görülenlerin tekrar tedaviye alınan olguların % 47'sinde

virüslerin temizlendiği bildirilmektedir.

Son dönem Hepatit C'si olan hastaların karaciğer transplantasyonundan

sonra 1/3 - 1/4 'ünde tekrar enfeksiyon meydana gelir.Yeni transplante

edilen karaciğerde ( karaciğerin çıkarılıp kadavra karaciğerinin takılması

-organ bağışı) de enfeksiyon meydana gelmesi riski oldukça fazladır.Diğer

taraftan bu durum genellikle ikinci bir transplantasyonu gerektirmez.

Hepatit C'li hastalara Hepatit A ve Hepatit B aşısı yapılmalıdır.Bu

kişiler alkol almamalıdır.

Hastalığın iyileşmesi yada kötüleşmemesini sağlayan ( alkol hariç) özel

bir diyet yoktur.Yaşamı normal sürdürmek için gerekli,dengeli bir diyet

yeterlidir.(Karaciğer yetmezliği buna dahil değildir)

Kişileri yorgun düşürecek işlerden kaçınılmalı,yaşamı belirlenen ölçülerde

devam etmesi planlanmalıdır.Kendni yorgun hissettiğinde dinlenmelidir.

Hepatit-C den nasıl korunulur?nasıl önlenir?

Halen Hepatit C için aşı yoktur.Enfeksiyonlu kişilerin kanları ile bulaşık

jilet,ustura,makas,tırnak makası,diş fırçası,temizlik kağıtları gibi her

şey için tedbir alınmalıdır.

Çamaşır suyu ile sıçramış kanlar temizlenmelidir.

HCV nin cinsel yolla geçişi çok nadir olmasına rağmen,güvenli sex

yapılmalı (prezervatif kullanımı,çok eşli cinsel yaşamın terki gibi)dır.

HCV'li hastalar gittikleri her hangi bir doktora ve diş hekimlerine

HCV'li olduklarını bildirmelidirler.


 


 


 


 


 


 


 

http://www.goruntulememerkezi.com/


 

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit, ışık mikroskopu ile görülemeyecek kadar küçük, virus denen mikroorganizmaların oluşturduğu, karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bu hastalığın, A, B, C, D, E ve G harfleri ile isimlendirilen en az 6 farklı virusla oluştuğunu biliyoruz.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Bulaşıcı sarılık, A virusu için 15-45 gün, E virusu için 30-60 gün, B virusu için 30-180 günlük bir kuluçka süresini takiben, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş olabilir. Ancak, çocukların büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir kısmında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalık teşhis edilmeden geçip gidebilir, Üstelik çocuklarda belirtiler daha hafif ve kısa sürelidir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır, A ve E virusu ile olanlar sonunda şifa ile ile biterler ve kronikleşme (süregenlik) göstermezler. B, C ve D virusları ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virusu için %5 -10, C virusu için %80 kadardır. D virusu hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir. Bunun sonucu olarak, Türkıye'de nüfusun %5-7 kadarı (4 milyona yakın insan) B virusunu , farkında olmaksızın taşımaktadır.

UNUTMAYINIZ

Bulaşıcı sarılık (viral hepatit), hastada sarılık yapmadan da seyredebilir.

Hastalık nasıl bulaşır?

A ve E virusları dışkı ile atılırlar. A virusu ile oluşan bulaşıcı sarılıkta hastanın dışkısı, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile 1 hafta sonrası çok bulaşıcıdır. Bu viruslar ile oluşan hepatitler esas itibariyle, virus taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyvalar) ağızdan alınması sureti ile bulaşırlar. Virusla kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağıza değdirilmesi de kişisel bulaşmada ve virusun yayılmasında çok önemlidir. B ve C virusları ise, başlıca, kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör ve iğnelerinin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı, akupunktur, diş tedavisi---) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar. Hastalığın, bu virusları taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür. Ancak, B virusu hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu belirlenemiyor.

http://www.goruntulememerkezi.com/


 


 

Hepatit A virusu ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kollarının, tuvaletlerdeki muslukların virus taşıyan dışkı ile kirlenebileceğini, buralarda eller aracılığı ile ağızdan bulaşmanın kolay ve yaygın olduğunu unutmayınız. ÇOCUKLARINIZIN SAĞLIĞI İÇİN SIVI SABUN KULLANARAK EL YIKAMAYI ONLARDA ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMELİYİZ.

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

A ve B virusları ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır. Türkiye 'de, üniversite çağına gelmiş gençlerin %90'ı, A virusu hepatitini farkında olmasalar bile, çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar, A virusu hepatitinin çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, Bvirusu hepatitine yakalanma şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en yüksektir. Türkiye'de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virusu ile oluşmaktadır.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B geçirmekte olan veya bu virusu hastalık belirtisi göstermeksizin kanında taşıyan annelerden doğan bebeklerde, hastalık %95 sıklıkla kronik gidiş göstererek yaşamın daha ileri döneminde karaciğer sirozu veya karaciğer kanserine neden olabilir. Bu bebekleri nasıl koruyacağımızı biliyor musunuz? Lütfen dikkatle okuyunuz.

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?


 

http://www.goruntulememerkezi.com/


 

Çünkü B virusunun yaptığı hepatit hem çok sık ve yaygındır, hem de hastaların %5-10 kadarında, hastalığın alevli (akut) dönemi geçtikten sonra tam şifa olmaksızın hastalık sinsi ve kronik (süregen) biçimde devam eder, gider. Bu hastaların bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri gelişebilir. Bir kısmında ise virus uzunca bir süre karaciğerda fazla hasar yapmadan kalsa bile, zaman içerisinde bu kronik taşıyıcılarda da denge kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı gelişebilir. Virusu taşıyan annelerden doğan bebeklerde hastalık, %95 oranında alevli (akut)bir tablo oluşturmaksızın sinsi kronik gidiş gösterir.

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

C virusu ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğu kronikleşerek siroza ve karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığı çok düşüktür. bu nedenle C virusu hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike arzetmiyor. C virusu hepatiti özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

Bulaşıcı sarılık, eğer E virusu ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir. Diğer viruslarla oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara göre daha ciddi seyrettiği gösterilmemiştir.

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

Gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virusu çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virus karaciğeri sessizce hasara uğratır ve siroza giden yolu açar.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B virusu siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir

 
 

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim?

Bunu bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Testte, HBsAg pozitif ise kişi B virusu ile karşılaşmıştır ve halen bu virusu taşımaktadır. B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılıktan şifa ile iyileşmenin kriteri, HBsAg'nin negatif, anti-HBs'nin pozitif bulunmasıdır. Anti-HBs pozitifliği kişide oluşan bağışıklığın simgesidir. C virusu taşıyıcılarında anti-HVC pozitiftir.

DİKKAT

Hepatit B virusu, hastanın veya sağlam taşıyıcının kan ve diğer vücut sıvılarında (tükürük, ter, süt, sperm sıvısı, vajen sıvısı) bulunabilir. Nasıl korunacağınızı biliyormusunuz ? Lütfen dikkatle okuyunuz.

Taşıyıcı ne yapmalı?

B virusu taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücüt sıvıları ile hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Kan vermemeli ve korunmasız (kondom…) olarak, bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle cinsel ilişkiye girmemelidir. Panik göstermemeli, fakat doktoru ile düzenli ilişki kurmalıdır. Her 6-12 ayda bir karaciğer fonksiyon testlerini yaptırmalıdır. Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle ilaç almak zorunda kalırsa bunu doktoruna danışmalıdır.

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla?

Bu risk, sağlık personelinde, virusu taşıyan kişilerle birlikte yaşayanlarda, kan transfüzyonu yapılan kişilerde, damar yolundan ilaç bağımlılarında, diş tedavisi görenlerde, hemodiyaliz hastalarında, hayat kadınlarında daha fazladır.

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

A ve B virusu hepatitlerinde, tam şifa sonucu kişide hemen hemen yaşam boyu süren koruyucu bir bağışıklık oluşur ve bu viruslarla oluşan hepatitler tekrarlanmaz. E virusu hepatitinde bağışıklık daha kısa sürelidir ve yıllar sonra hastalık tekrarlayabilir. C virusu hepatitinde kaliteli ve tam koruyucu bir bağışıklık oluşmaz.

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık oluştururlar mı ?

Hayır, oluşturmazlar. Bu nedenle, farklı etkenlere bağlı olarak bulaşıcı sarılığın bir defadan fazla görülmesi olasıdır ( Örneğin, çocukluk çağında A virusu hepatiti, daha ileri yaşta B virusu hepatiti geçirilmesi). Bununla beraber, D virusu, B virusunun yardımı olmadıkça hepatit oluşturamaz. Dolayısıyla, B virusu hepatitine bağışık olanlar D virusu hepatitine de bağışık sayılırlar.

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bazen ( sık kan nakli yapılanlarda, damar yoluyla uyuşturucu bağımlılarında) C virusu ile B virusu aynı hastada birlikte hepatit yapabilirler. D virusu hepatit yapabilmek için B virusu ile birlikte olmak zorunludur.Bunları Biliyor musunuz ?Dünyada 400 milyon insan Hepatit B virusunu (HBV) kronik olarak taşıyor, ülkemizde bu sayı 4 milyon civarında. Dünyada HBV ile karşılaşmış insan sayısı 2 milyar , ülkemizde bu sayı 30 milyon kadar. HBV taşıyanlarda karaciğer kanserine yakalanma riski, bu virusu taşımayanlara göre 100 kat fazla. Dünyada 1 günde HBV 'nun neden olduğu ölüm sayısı, AIDS virusunun neden olduğu ölüm sayısından fazla. HBV, AIDS virusundan 100 kat daha bulaşıcı. Çünkü 1 damla kandaki HBV sayısı AIDS virusu sayısının 100 katından fazla.

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Akut hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi glikozdan zengin besinlerin mönüde yer alması uygundur. Hasta istirahat ettirilir. Akut hastalık genel olarak 4-6 haftada kendiliğinden iyileşip şifa ile biter. B virusu hepatitinde, hasta görünürde iyileşmiş olsa bile, virus, 6 aydan sonra hala kanda bulunmakta devam ediyorsa, hastalık kronik döneme geçmiş demektir. Bu kişiler için düzenli doktor kontrolu esastır. Bulaşıcı sarılık tedavisi için, halk arasında yapılan yatıra bez bağlama, keserek kan çıkarma, keçi ödü içirme ve benzeri girişimlerin hiçbir değeri olmadığını çevremize anlatmalıyız.

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B ve C virusu ile oluşan kronik karaciğer hastalığında interferon-alfa tedavisi hastaların üçte birinde uzun süreli iyileşme sağlayabilir. Ancak, bu tedavinin çok pahalı olduğu bilinmelidir. Bu tedaviye cevap vermeyenlerde uygulanabilecek alternatif tedavi yöntemleri vardır.

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

Bu durumda, temastan sonra birkaç gün içinde, ama mümkün olduğu kadar erken olarak, 0.06 mI /kg hesabı ile HB immunglobulini kas içine yapılmalıdır. Ayrıca, kişinin aşı programına da alınması uygun olur.

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Test edilmemiş kan kullanılmamalıdır. Ancak, test sonuçlarının temiz çıkmasına rağmen, çok az da olsa, yine bulaşma riski bulunduğunu bilmeliyiz. Enjektör iğnesi veya parmak delici iğne (lanset) birden fazla insanda kullanılmamalıdır. Jilet, diş fırçası gibi malzemeler ortak kullanılmamalıdır. Prezervatif (kondom) kullanmanın, cinsel ilişki ile bulaşmadan korunmada güvenilir yöntem olduğu unutulmamalıdır. B virusunu ısıya ve dış etkenlere oldukça dirençli olduğunu ve vücut dışında, kuru yüzeylerde en az 10 gün canlı kalabileceğini bilmeliyiz. B virusu taşıyıcılarının kullandıkları aletler, yarım saat, binde 5'lik çamaşır suyunda bırakılırsa veya 100oC de 10 dakika kaynatılırsa veya sodyumloril sülfatlı deterjanla muamele edilirse virusun yok edilmesi mümkündür . Taşıyıcının kanı veya diğer vücut sıvıları bulaşmış yüzeyler %10 çamaşır suyu ile bolca ısıtılarak silinmelidir. Bir hastalığa karşı en akıllıca korunma, kuşkusuz, onun etkeni ile karşılaşmadan önce bağışıklık kazanmış olmakla sağlanır. Bunun yolu aşılanmaktadır.

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

B virusu hepatitine karşı, aşı ( ve / veya gerektiğinde HB immunglobulin ) ile, etkin biçimde korunmak mümkündür. Aşı yüksek oranda (%95 )bağışıklık sağlar. Bu bağışıklık en az 5 yıl devam eder. HB aşısı çok güvenilir bir aşıdır. Piyasada bulunan aşılar hakkında pratik olarak önemli fark yoktur. Tümü güvenle kullanılabilir. Yüksek bulaşma riski taşıyanlara (sağlık personeli, virus taşıyıcısı ile aynı evi paylaşan bağışıksız eş ve çocuklar,taşıyıcı anneden doğan bebekler, sık sık kan almak zorunda olanlar, hemodiyaliz hastaları, hayat kadınları ----) aşı yapılmalıdır. Aşılama ideal olarak, 1'er ay ara ile 2 doz ve ilk aşıdan 6 ay sonra 3. doz yapılarak uygulanır. Bu sürelerde belli bir esneklik olabilir; 1 ve 2. Doz arası 2 hafta ile 4 ay, 2 ve 3. Doz arasındaki süre 2 ay ile 18 ay arasında yapılırsa 3 dozluk şema tamamlanmış sayılır. Her dozda, yetişkinler için 20 mikrogram, küçük çocuklar için 10 mikrogram aşı proteini (HBsAg) vardır. Küçük çocuklar ve bebeklere yetişkin dozunun yarısı yeterlidir. Aşı, 2 yaşından büyük çocuklar ve erişkinlerde deltoid kas içine, 2 yaşından küçük bebeklerle yeni doğanlarda uyluğun önyan yüzünden kas içine yapılarak uygulanır. İstenirse 5-7 yıllık aralıklarla bir doz rapel yapılarak bağışıklık sürdürülür. Hepatit B aşısı, BCG, tetanoz, boğmaca, çocuk felci, kızamık gibi diğer aşılarla birlikte yapılabilir. Yüksek bulaşma riski söz konusu ise,aşı gebelere de yapılabilir. Aşı yapılan yerde, 2 gün içinde geçen hafif ağrı ve kızarıklık olabilir. Aşı, yapılıncaya kadar +2oC ile +8oC arasında (buzdolabı kapağında) saklanmalı ve kesinlikle dondurulmamalıdır. Aşı, kullanılmadan önce çalkalanmalıdır.

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

Aşı ile kişinin kendi bağışıklığını oluşturması, zaman isteyen bir olaydır. Eğer, ciddi bir bulaşma riski ve dolayısıyla Bvirusu hepatitine yüksek yakalanma olasılığı varsa, o takdirde, HB immunglobulini olarak önceden hazır bağışıklayıcı maddelerin kişiye aktarılması gerekebilir. Bu amaçla, temastan sonraki birkaç gün içinde ve mümkün olduğu kadar erken, 0.06 mI/kg (pratik olarak yenidoğanlara 0.5 mI, yetişkinlere 5 mI )Hb immunglobulin kas içine yapılabilir.

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Gebeler, doğum öncesi veya doğumdan hemen sonra test yaptırarak taşıyıcı olup olmadıklarını öğrenmelidirler. Çünkü, B virusu taşıyan anneden plasenta yoluyla veya doğum sırasında annenin kanına temasla bebeğe virusun bulaşma riski vardır. ( C ve D virusları da plasenta yoluyla bebeğe geçebilirler. A ve E viruslarında bu yoldan bulaşma gösterilmemiştir. ) B virusu taşıyan anneden doğan bebeğe, doğumda, 0.5 mI HB immunglobulini uyluğun ön-yan yüzünden kas içine yapılır ve bebek aşı programına alınır.

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ?

Hepatit C ve hepatit E viruslarına karşı henüz aşı yoktur. Hepatit D virusuna karşı da özel bir aşı yoktur. Ancak hepatit B ye karşı aşılama, kişiyi D virusu hepatitine karşı da korumaktadır. Hepatit A virusuna karşı, ülkemizde de bulunabilen bir aşı vardır. Aşı, 2 yaşın üzerindeki çocuklara 1 ay ara ile 2 doz ve 6-12 ay sonra rapel doz yapılırsa,20 yıl kadar sürebilen bir bağışıklık sağlanır. Aşı ile önceden bağışıklama için yeterli zaman bulunmayan durumlarda (yakın çevrede hepatit A salgını veya ev içinde bu hastalığı geçirmekte olan varsa) hastalanmamış bağışıksız çocuklar 0.02- 0.06 mI/kg hesabı ile normal immunglobulin (Kızılay'ın hazırladığı preparatlar tercih edilmeli) kas içine yapılarak korunabilirler.

UNUTMAYINIZ

Türkiye nüfusunu her yıl 1.5 milyon yenidoğan katılmaktadır. Her yıl bunlardan 92.000 bebek aslında aşıyla önlenebilen bir hastalık olan hepatit B enfeksiyonuna yakalanıp, sonrasında kronikleşmekte ve başkalarına da hepatit B bulaşmaktırabilmektedir. 23.000 bebek siroz veya karaciğer kanserinden kaybedilmektedir. halbuki bu bebekler yaşamlarının ilk aylarında diğer aşılarıyla birlikte B hepatitine karşı aşılansalar, her yıl 92.000 kişi kronik hepatit B olmayacak, 23.000 kişi siroz/ karaciğer kanserinden ölmeyecek, interferon tedavisi gibi çok pahalı tedavilere harcanan para daha yararlı alanlara kaydırılabilecek.

Karaciğerinizi Tanıyor musunuz ?

Karaciğer, vücudumuzun en büyük organı. Onun, yaşamsal önemde o kadar çok işlevi var ki. O, yiyeceklerimiz içindeki besin maddelerini kaslara, enerjiye,hormonlara,kanın pıhtılaşma faktörlerine ve bağışıklık faktörlerine dönüştürüyor. Bazı vitaminleri,mineralleri ve şekerleri depoluyor, yağ depolarını düzenliyor ve kolesterol yapımını ve salınmasını kontrol ediyor. Dahası var: Yenen yiyecekleri sindirmemize ve önemli besin maddelerinin barsaktan emilmesine katkıda bulunan safra karaciğerde yapılıyor. Zehirli maddeleri karaciğerimiz ortadan kaldırıyor, alkolu nötralize ediyor. O, aynı zamanda henüz doğmamış bebekte bir süre için kan hücrelerimizin de yapıldığı bir organ. Karaciğer, içimizdeki, yorulmayan, şikayet etmeyen kimyasal güç kaynağımız bizim. Onu, toksinler, mikroplar, ve alkol gibi zarar verebilen herşeyden korumalıyız.


 


 

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Hastalık nasıl bulaşır?

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim ?

Taşıyıcı ne yapmalı ?

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla ?

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ? Karaciğerinizi Tanıyor

musunuz ?

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit, ışık mikroskopu ile

görülemeyecek kadar küçük, virus denen mikroorganizmaların oluşturduğu,

karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bu hastalığın, A,

B, C, D, E ve G harfleri ile isimlendirilen en az 6 farklı virusla

oluştuğunu biliyoruz.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Bulaşıcı sarılık, A virusu için 15-45 gün, E virusu için 30-60 gün, B

virusu için 30-180 günlük bir kuluçka süresini takiben, halsizlik,

iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve

gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş

olabilir. Ancak, çocukların büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir

kısmında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu

nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalık teşhis

edilmeden geçip gidebilir, Üstelik çocuklarda belirtiler daha hafif ve

kısa sürelidir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır,

A ve E virusu ile olanlar sonunda şifa ile ile biterler ve kronikleşme

(süregenlik) göstermezler. B, C ve D virusları ile oluşan bulaşıcı

sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virusu için %5 -10, C virusu için

%80 kadardır. D virusu hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir. Bunun

sonucu olarak, Türkıye'de nüfusun %5-7 kadarı (4 milyona yakın insan) B

virusunu , farkında olmaksızın taşımaktadır.

UNUTMAYINIZ

Bulaşıcı sarılık (viral hepatit), hastada sarılık yapmadan da

seyredebilir.

Hastalık nasıl bulaşır?

A ve E virusları dışkı ile atılırlar. A virusu ile oluşan bulaşıcı

sarılıkta hastanın dışkısı, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile

1 hafta sonrası çok bulaşıcıdır. Bu viruslar ile oluşan hepatitler esas

itibariyle, virus taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin

(sebze ve meyvalar) ağızdan alınması sureti ile bulaşırlar. Virusla

kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağıza değdirilmesi de kişisel

bulaşmada ve virusun yayılmasında çok önemlidir. B ve C virusları ise,

başlıca, kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör

ve iğnelerinin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı,

akupunktur, diş tedavisi---) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar.

Hastalığın, bu virusları taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür.

Ancak, B virusu hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu

belirlenemiyor.

UNUTMAYINIZ

Hepatit A virusu ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü

büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kollarının, tuvaletlerdeki muslukların

virus taşıyan dışkı ile kirlenebileceğini, buralarda eller aracılığı ile

ağızdan bulaşmanın kolay ve yaygın olduğunu unutmayınız. ÇOCUKLARINIZIN

SAĞLIĞI İÇİN SIVI SABUN KULLANARAK EL YIKAMAYI ONLARDA ALIŞKANLIK HALİNE

GETİRMELİYİZ.

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

A ve B virusları ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır.

Türkiye 'de, üniversite çağına gelmiş gençlerin %90'ı, A virusu hepatitini

farkında olmasalar bile, çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar, A virusu

hepatitinin çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, Bvirusu

hepatitine yakalanma şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en

yüksektir. Türkiye'de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa

yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virusu

ile oluşmaktadır.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B geçirmekte olan veya bu virusu hastalık belirtisi göstermeksizin

kanında taşıyan annelerden doğan bebeklerde, hastalık %95 sıklıkla kronik

gidiş göstererek yaşamın daha ileri döneminde karaciğer sirozu veya

karaciğer kanserine neden olabilir. Bu bebekleri nasıl koruyacağımızı

biliyor musunuz? Lütfen dikkatle okuyunuz.

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

Çünkü B virusunun yaptığı hepatit hem çok sık ve yaygındır, hem de

hastaların %5-10 kadarında, hastalığın alevli (akut) dönemi geçtikten

sonra tam şifa olmaksızın hastalık sinsi ve kronik (süregen) biçimde devam

eder, gider. Bu hastaların bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri

gelişebilir. Bir kısmında ise virus uzunca bir süre karaciğerda fazla

hasar yapmadan kalsa bile, zaman içerisinde bu kronik taşıyıcılarda da

denge kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı

gelişebilir. Virusu taşıyan annelerden doğan bebeklerde hastalık, %95

oranında alevli (akut)bir tablo oluşturmaksızın sinsi kronik gidiş

gösterir.

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

C virusu ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğu kronikleşerek siroza ve

karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığı

çok düşüktür. bu nedenle C virusu hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir

hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike arzetmiyor. C

virusu hepatiti özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli

yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

Bulaşıcı sarılık, eğer E virusu ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir.

Diğer viruslarla oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara

göre daha ciddi seyrettiği gösterilmemiştir.

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

Gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virusu

çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virus karaciğeri sessizce hasara

uğratır ve siroza giden yolu açar.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B virusu siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir


 

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim?

Bunu bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Testte, HBsAg pozitif ise

kişi B virusu ile karşılaşmıştır ve halen bu virusu taşımaktadır. B virusu

ile oluşan bulaşıcı sarılıktan şifa ile iyileşmenin kriteri, HBsAg'nin

negatif, anti-HBs'nin pozitif bulunmasıdır. Anti-HBs pozitifliği kişide

oluşan bağışıklığın simgesidir. C virusu taşıyıcılarında anti-HVC

pozitiftir.

DİKKAT

Hepatit B virusu, hastanın veya sağlam taşıyıcının kan ve diğer vücut

sıvılarında (tükürük, ter, süt, sperm sıvısı, vajen sıvısı) bulunabilir.

Nasıl korunacağınızı biliyormusunuz ? Lütfen dikkatle okuyunuz.

Taşıyıcı ne yapmalı?

B virusu taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücüt sıvıları ile

hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Kan vermemeli ve

korunmasız (kondom…) olarak, bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle

cinsel ilişkiye girmemelidir. Panik göstermemeli, fakat doktoru ile

düzenli ilişki kurmalıdır. Her 6-12 ayda bir karaciğer fonksiyon

testlerini yaptırmalıdır. Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle

ilaç almak zorunda kalırsa bunu doktoruna danışmalıdır.

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla?

Bu risk, sağlık personelinde, virusu taşıyan kişilerle birlikte

yaşayanlarda, kan transfüzyonu yapılan kişilerde, damar yolundan ilaç

bağımlılarında, diş tedavisi görenlerde, hemodiyaliz hastalarında, hayat

kadınlarında daha fazladır.

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

A ve B virusu hepatitlerinde, tam şifa sonucu kişide hemen hemen yaşam

boyu süren koruyucu bir bağışıklık oluşur ve bu viruslarla oluşan

hepatitler tekrarlanmaz. E virusu hepatitinde bağışıklık daha kısa

sürelidir ve yıllar sonra hastalık tekrarlayabilir. C virusu hepatitinde

kaliteli ve tam koruyucu bir bağışıklık oluşmaz.

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Hayır, oluşturmazlar. Bu nedenle, farklı etkenlere bağlı olarak bulaşıcı

sarılığın bir defadan fazla görülmesi olasıdır ( Örneğin, çocukluk çağında

A virusu hepatiti, daha ileri yaşta B virusu hepatiti geçirilmesi).

Bununla beraber, D virusu, B virusunun yardımı olmadıkça hepatit

oluşturamaz. Dolayısıyla, B virusu hepatitine bağışık olanlar D virusu

hepatitine de bağışık sayılırlar.

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bazen ( sık kan nakli yapılanlarda, damar yoluyla uyuşturucu

bağımlılarında) C virusu ile B virusu aynı hastada birlikte hepatit

yapabilirler. D virusu hepatit yapabilmek için B virusu ile birlikte olmak

zorunludur.Bunları Biliyor musunuz ?Dünyada 400 milyon insan Hepatit B

virusunu (HBV) kronik olarak taşıyor, ülkemizde bu sayı 4 milyon

civarında. Dünyada HBV ile karşılaşmış insan sayısı 2 milyar , ülkemizde

bu sayı 30 milyon kadar. HBV taşıyanlarda karaciğer kanserine yakalanma

riski, bu virusu taşımayanlara göre 100 kat fazla. Dünyada 1 günde HBV

'nun neden olduğu ölüm sayısı, AIDS virusunun neden olduğu ölüm sayısından

fazla. HBV, AIDS virusundan 100 kat daha bulaşıcı. Çünkü 1 damla kandaki

HBV sayısı AIDS virusu sayısının 100 katından fazla.

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Akut hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler

verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi glikozdan zengin

besinlerin mönüde yer alması uygundur. Hasta istirahat ettirilir. Akut

hastalık genel olarak 4-6 haftada kendiliğinden iyileşip şifa ile biter. B

virusu hepatitinde, hasta görünürde iyileşmiş olsa bile, virus, 6 aydan

sonra hala kanda bulunmakta devam ediyorsa, hastalık kronik döneme geçmiş

demektir. Bu kişiler için düzenli doktor kontrolu esastır. Bulaşıcı

sarılık tedavisi için, halk arasında yapılan yatıra bez bağlama, keserek

kan çıkarma, keçi ödü içirme ve benzeri girişimlerin hiçbir değeri

olmadığını çevremize anlatmalıyız.

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B ve C virusu ile oluşan kronik karaciğer hastalığında interferon-alfa

tedavisi hastaların üçte birinde uzun süreli iyileşme sağlayabilir. Ancak,

bu tedavinin çok pahalı olduğu bilinmelidir. Bu tedaviye cevap

vermeyenlerde uygulanabilecek alternatif tedavi yöntemleri vardır.

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

Bu durumda, temastan sonra birkaç gün içinde, ama mümkün olduğu kadar

erken olarak, 0.06 mI /kg hesabı ile HB immunglobulini kas içine

yapılmalıdır. Ayrıca, kişinin aşı programına da alınması uygun olur.

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Test edilmemiş kan kullanılmamalıdır. Ancak, test sonuçlarının temiz

çıkmasına rağmen, çok az da olsa, yine bulaşma riski bulunduğunu

bilmeliyiz. Enjektör iğnesi veya parmak delici iğne (lanset) birden fazla

insanda kullanılmamalıdır. Jilet, diş fırçası gibi malzemeler ortak

kullanılmamalıdır. Prezervatif (kondom) kullanmanın, cinsel ilişki ile

bulaşmadan korunmada güvenilir yöntem olduğu unutulmamalıdır. B virusunu

ısıya ve dış etkenlere oldukça dirençli olduğunu ve vücut dışında, kuru

yüzeylerde en az 10 gün canlı kalabileceğini bilmeliyiz. B virusu

taşıyıcılarının kullandıkları aletler, yarım saat, binde 5'lik çamaşır

suyunda bırakılırsa veya 100oC de 10 dakika kaynatılırsa veya sodyumloril

sülfatlı deterjanla muamele edilirse virusun yok edilmesi mümkündür .

Taşıyıcının kanı veya diğer vücut sıvıları bulaşmış yüzeyler %10 çamaşır

suyu ile bolca ısıtılarak silinmelidir. Bir hastalığa karşı en akıllıca

korunma, kuşkusuz, onun etkeni ile karşılaşmadan önce bağışıklık kazanmış

olmakla sağlanır. Bunun yolu aşılanmaktadır.

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

B virusu hepatitine karşı, aşı ( ve / veya gerektiğinde HB immunglobulin )

ile, etkin biçimde korunmak mümkündür. Aşı yüksek oranda (%95 )bağışıklık

sağlar. Bu bağışıklık en az 5 yıl devam eder. HB aşısı çok güvenilir bir

aşıdır. Piyasada bulunan aşılar hakkında pratik olarak önemli fark yoktur.

Tümü güvenle kullanılabilir. Yüksek bulaşma riski taşıyanlara (sağlık

personeli, virus taşıyıcısı ile aynı evi paylaşan bağışıksız eş ve

çocuklar,taşıyıcı anneden doğan bebekler, sık sık kan almak zorunda

olanlar, hemodiyaliz hastaları, hayat kadınları ----) aşı yapılmalıdır.

Aşılama ideal olarak, 1'er ay ara ile 2 doz ve ilk aşıdan 6 ay sonra 3.

doz yapılarak uygulanır. Bu sürelerde belli bir esneklik olabilir; 1 ve 2.

Doz arası 2 hafta ile 4 ay, 2 ve 3. Doz arasındaki süre 2 ay ile 18 ay

arasında yapılırsa 3 dozluk şema tamamlanmış sayılır. Her dozda,

yetişkinler için 20 mikrogram, küçük çocuklar için 10 mikrogram aşı

proteini (HBsAg) vardır. Küçük çocuklar ve bebeklere yetişkin dozunun

yarısı yeterlidir. Aşı, 2 yaşından büyük çocuklar ve erişkinlerde deltoid

kas içine, 2 yaşından küçük bebeklerle yeni doğanlarda uyluğun önyan

yüzünden kas içine yapılarak uygulanır. İstenirse 5-7 yıllık aralıklarla

bir doz rapel yapılarak bağışıklık sürdürülür. Hepatit B aşısı, BCG,

tetanoz, boğmaca, çocuk felci, kızamık gibi diğer aşılarla birlikte

yapılabilir. Yüksek bulaşma riski söz konusu ise,aşı gebelere de

yapılabilir. Aşı yapılan yerde, 2 gün içinde geçen hafif ağrı ve

kızarıklık olabilir. Aşı, yapılıncaya kadar +2oC ile +8oC arasında

(buzdolabı kapağında) saklanmalı ve kesinlikle dondurulmamalıdır. Aşı,

kullanılmadan önce çalkalanmalıdır.

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

Aşı ile kişinin kendi bağışıklığını oluşturması, zaman isteyen bir

olaydır. Eğer, ciddi bir bulaşma riski ve dolayısıyla Bvirusu hepatitine

yüksek yakalanma olasılığı varsa, o takdirde, HB immunglobulini olarak

önceden hazır bağışıklayıcı maddelerin kişiye aktarılması gerekebilir. Bu

amaçla, temastan sonraki birkaç gün içinde ve mümkün olduğu kadar erken,

0.06 mI/kg (pratik olarak yenidoğanlara 0.5 mI, yetişkinlere 5 mI )Hb

immunglobulin kas içine yapılabilir.

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Gebeler, doğum öncesi veya doğumdan hemen sonra test yaptırarak taşıyıcı

olup olmadıklarını öğrenmelidirler. Çünkü, B virusu taşıyan anneden

plasenta yoluyla veya doğum sırasında annenin kanına temasla bebeğe

virusun bulaşma riski vardır. ( C ve D virusları da plasenta yoluyla

bebeğe geçebilirler. A ve E viruslarında bu yoldan bulaşma

gösterilmemiştir. ) B virusu taşıyan anneden doğan bebeğe, doğumda, 0.5 mI

HB immunglobulini uyluğun ön-yan yüzünden kas içine yapılır ve bebek aşı

programına alınır.

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ?

Hepatit C ve hepatit E viruslarına karşı henüz aşı yoktur. Hepatit D

virusuna karşı da özel bir aşı yoktur. Ancak hepatit B ye karşı aşılama,

kişiyi D virusu hepatitine karşı da korumaktadır. Hepatit A virusuna

karşı, ülkemizde de bulunabilen bir aşı vardır. Aşı, 2 yaşın üzerindeki

çocuklara 1 ay ara ile 2 doz ve 6-12 ay sonra rapel doz yapılırsa,20 yıl

kadar sürebilen bir bağışıklık sağlanır. Aşı ile önceden bağışıklama için

yeterli zaman bulunmayan durumlarda (yakın çevrede hepatit A salgını veya

ev içinde bu hastalığı geçirmekte olan varsa) hastalanmamış bağışıksız

çocuklar 0.02- 0.06 mI/kg hesabı ile normal immunglobulin (Kızılay'ın

hazırladığı preparatlar tercih edilmeli) kas içine yapılarak

korunabilirler.

UNUTMAYINIZ

Türkiye nüfusunu her yıl 1.5 milyon yenidoğan katılmaktadır. Her yıl

bunlardan 92.000 bebek aslında aşıyla önlenebilen bir hastalık olan

hepatit B enfeksiyonuna yakalanıp, sonrasında kronikleşmekte ve

başkalarına da hepatit B bulaşmaktırabilmektedir. 23.000 bebek siroz veya

karaciğer kanserinden kaybedilmektedir. halbuki bu bebekler yaşamlarının

ilk aylarında diğer aşılarıyla birlikte B hepatitine karşı aşılansalar,

her yıl 92.000 kişi kronik hepatit B olmayacak, 23.000 kişi siroz/

karaciğer kanserinden ölmeyecek, interferon tedavisi gibi çok pahalı

tedavilere harcanan para daha yararlı alanlara kaydırılabilecek.

Karaciğerinizi Tanıyor musunuz ?

Karaciğer, vücudumuzun en büyük organı. Onun, yaşamsal önemde o kadar çok

işlevi var ki. O, yiyeceklerimiz içindeki besin maddelerini kaslara,

enerjiye,hormonlara,kanın pıhtılaşma faktörlerine ve bağışıklık

faktörlerine dönüştürüyor. Bazı vitaminleri,mineralleri ve şekerleri

depoluyor, yağ depolarını düzenliyor ve kolesterol yapımını ve salınmasını

kontrol ediyor. Dahası var: Yenen yiyecekleri sindirmemize ve önemli besin

maddelerinin barsaktan emilmesine katkıda bulunan safra karaciğerde

yapılıyor. Zehirli maddeleri karaciğerimiz ortadan kaldırıyor, alkolu

nötralize ediyor. O, aynı zamanda henüz doğmamış bebekte bir süre için kan

hücrelerimizin de yapıldığı bir organ. Karaciğer, içimizdeki, yorulmayan,

şikayet etmeyen kimyasal güç kaynağımız bizim. Onu, toksinler, mikroplar,

ve alkol gibi zarar verebilen herşeyden korumalıyız.


 

BULAŞICI SARILIK

BULAŞICI SARILIK (VİRAL HEPATİT )


 


 

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Hastalık nasıl bulaşır?

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim ?

Taşıyıcı ne yapmalı ?

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla ?

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ? Karaciğerinizi Tanıyor

musunuz ?

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit, ışık mikroskopu ile

görülemeyecek kadar küçük, virus denen mikroorganizmaların oluşturduğu,

karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bu hastalığın, A,

B, C, D, E ve G harfleri ile isimlendirilen en az 6 farklı virusla

oluştuğunu biliyoruz.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Bulaşıcı sarılık, A virusu için 15-45 gün, E virusu için 30-60 gün, B

virusu için 30-180 günlük bir kuluçka süresini takiben, halsizlik,

iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve

gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş

olabilir. Ancak, çocukların büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir

kısmında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu

nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalık teşhis

edilmeden geçip gidebilir, Üstelik çocuklarda belirtiler daha hafif ve

kısa sürelidir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır,

A ve E virusu ile olanlar sonunda şifa ile ile biterler ve kronikleşme

(süregenlik) göstermezler. B, C ve D virusları ile oluşan bulaşıcı

sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virusu için %5 -10, C virusu için

%80 kadardır. D virusu hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir. Bunun

sonucu olarak, Türkıye'de nüfusun %5-7 kadarı (4 milyona yakın insan) B

virusunu , farkında olmaksızın taşımaktadır.

UNUTMAYINIZ

Bulaşıcı sarılık (viral hepatit), hastada sarılık yapmadan da

seyredebilir.

Hastalık nasıl bulaşır?

A ve E virusları dışkı ile atılırlar. A virusu ile oluşan bulaşıcı

sarılıkta hastanın dışkısı, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile

1 hafta sonrası çok bulaşıcıdır. Bu viruslar ile oluşan hepatitler esas

itibariyle, virus taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin

(sebze ve meyvalar) ağızdan alınması sureti ile bulaşırlar. Virusla

kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağıza değdirilmesi de kişisel

bulaşmada ve virusun yayılmasında çok önemlidir. B ve C virusları ise,

başlıca, kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör

ve iğnelerinin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı,

akupunktur, diş tedavisi---) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar.

Hastalığın, bu virusları taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür.

Ancak, B virusu hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu

belirlenemiyor.

UNUTMAYINIZ

Hepatit A virusu ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü

büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kollarının, tuvaletlerdeki muslukların

virus taşıyan dışkı ile kirlenebileceğini, buralarda eller aracılığı ile

ağızdan bulaşmanın kolay ve yaygın olduğunu unutmayınız. ÇOCUKLARINIZIN

SAĞLIĞI İÇİN SIVI SABUN KULLANARAK EL YIKAMAYI ONLARDA ALIŞKANLIK HALİNE

GETİRMELİYİZ.

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

A ve B virusları ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır.

Türkiye 'de, üniversite çağına gelmiş gençlerin %90'ı, A virusu hepatitini

farkında olmasalar bile, çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar, A virusu

hepatitinin çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, Bvirusu

hepatitine yakalanma şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en

yüksektir. Türkiye'de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa

yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virusu

ile oluşmaktadır.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B geçirmekte olan veya bu virusu hastalık belirtisi göstermeksizin

kanında taşıyan annelerden doğan bebeklerde, hastalık %95 sıklıkla kronik

gidiş göstererek yaşamın daha ileri döneminde karaciğer sirozu veya

karaciğer kanserine neden olabilir. Bu bebekleri nasıl koruyacağımızı

biliyor musunuz? Lütfen dikkatle okuyunuz.

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

Çünkü B virusunun yaptığı hepatit hem çok sık ve yaygındır, hem de

hastaların %5-10 kadarında, hastalığın alevli (akut) dönemi geçtikten

sonra tam şifa olmaksızın hastalık sinsi ve kronik (süregen) biçimde devam

eder, gider. Bu hastaların bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri

gelişebilir. Bir kısmında ise virus uzunca bir süre karaciğerda fazla

hasar yapmadan kalsa bile, zaman içerisinde bu kronik taşıyıcılarda da

denge kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı

gelişebilir. Virusu taşıyan annelerden doğan bebeklerde hastalık, %95

oranında alevli (akut)bir tablo oluşturmaksızın sinsi kronik gidiş

gösterir.

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

C virusu ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğu kronikleşerek siroza ve

karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığı

çok düşüktür. bu nedenle C virusu hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir

hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike arzetmiyor. C

virusu hepatiti özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli

yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

Bulaşıcı sarılık, eğer E virusu ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir.

Diğer viruslarla oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara

göre daha ciddi seyrettiği gösterilmemiştir.

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

Gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virusu

çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virus karaciğeri sessizce hasara

uğratır ve siroza giden yolu açar.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B virusu siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir


 

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim?

Bunu bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Testte, HBsAg pozitif ise

kişi B virusu ile karşılaşmıştır ve halen bu virusu taşımaktadır. B virusu

ile oluşan bulaşıcı sarılıktan şifa ile iyileşmenin kriteri, HBsAg'nin

negatif, anti-HBs'nin pozitif bulunmasıdır. Anti-HBs pozitifliği kişide

oluşan bağışıklığın simgesidir. C virusu taşıyıcılarında anti-HVC

pozitiftir.

DİKKAT

Hepatit B virusu, hastanın veya sağlam taşıyıcının kan ve diğer vücut

sıvılarında (tükürük, ter, süt, sperm sıvısı, vajen sıvısı) bulunabilir.

Nasıl korunacağınızı biliyormusunuz ? Lütfen dikkatle okuyunuz.

Taşıyıcı ne yapmalı?

B virusu taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücüt sıvıları ile

hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Kan vermemeli ve

korunmasız (kondom…) olarak, bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle

cinsel ilişkiye girmemelidir. Panik göstermemeli, fakat doktoru ile

düzenli ilişki kurmalıdır. Her 6-12 ayda bir karaciğer fonksiyon

testlerini yaptırmalıdır. Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle

ilaç almak zorunda kalırsa bunu doktoruna danışmalıdır.

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla?

Bu risk, sağlık personelinde, virusu taşıyan kişilerle birlikte

yaşayanlarda, kan transfüzyonu yapılan kişilerde, damar yolundan ilaç

bağımlılarında, diş tedavisi görenlerde, hemodiyaliz hastalarında, hayat

kadınlarında daha fazladır.

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

A ve B virusu hepatitlerinde, tam şifa sonucu kişide hemen hemen yaşam

boyu süren koruyucu bir bağışıklık oluşur ve bu viruslarla oluşan

hepatitler tekrarlanmaz. E virusu hepatitinde bağışıklık daha kısa

sürelidir ve yıllar sonra hastalık tekrarlayabilir. C virusu hepatitinde

kaliteli ve tam koruyucu bir bağışıklık oluşmaz.

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Hayır, oluşturmazlar. Bu nedenle, farklı etkenlere bağlı olarak bulaşıcı

sarılığın bir defadan fazla görülmesi olasıdır ( Örneğin, çocukluk çağında

A virusu hepatiti, daha ileri yaşta B virusu hepatiti geçirilmesi).

Bununla beraber, D virusu, B virusunun yardımı olmadıkça hepatit

oluşturamaz. Dolayısıyla, B virusu hepatitine bağışık olanlar D virusu

hepatitine de bağışık sayılırlar.

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bazen ( sık kan nakli yapılanlarda, damar yoluyla uyuşturucu

bağımlılarında) C virusu ile B virusu aynı hastada birlikte hepatit

yapabilirler. D virusu hepatit yapabilmek için B virusu ile birlikte olmak

zorunludur.Bunları Biliyor musunuz ?Dünyada 400 milyon insan Hepatit B

virusunu (HBV) kronik olarak taşıyor, ülkemizde bu sayı 4 milyon

civarında. Dünyada HBV ile karşılaşmış insan sayısı 2 milyar , ülkemizde

bu sayı 30 milyon kadar. HBV taşıyanlarda karaciğer kanserine yakalanma

riski, bu virusu taşımayanlara göre 100 kat fazla. Dünyada 1 günde HBV

'nun neden olduğu ölüm sayısı, AIDS virusunun neden olduğu ölüm sayısından

fazla. HBV, AIDS virusundan 100 kat daha bulaşıcı. Çünkü 1 damla kandaki

HBV sayısı AIDS virusu sayısının 100 katından fazla.

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Akut hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler

verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi glikozdan zengin

besinlerin mönüde yer alması uygundur. Hasta istirahat ettirilir. Akut

hastalık genel olarak 4-6 haftada kendiliğinden iyileşip şifa ile biter. B

virusu hepatitinde, hasta görünürde iyileşmiş olsa bile, virus, 6 aydan

sonra hala kanda bulunmakta devam ediyorsa, hastalık kronik döneme geçmiş

demektir. Bu kişiler için düzenli doktor kontrolu esastır. Bulaşıcı

sarılık tedavisi için, halk arasında yapılan yatıra bez bağlama, keserek

kan çıkarma, keçi ödü içirme ve benzeri girişimlerin hiçbir değeri

olmadığını çevremize anlatmalıyız.

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B ve C virusu ile oluşan kronik karaciğer hastalığında interferon-alfa

tedavisi hastaların üçte birinde uzun süreli iyileşme sağlayabilir. Ancak,

bu tedavinin çok pahalı olduğu bilinmelidir. Bu tedaviye cevap

vermeyenlerde uygulanabilecek alternatif tedavi yöntemleri vardır.

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

Bu durumda, temastan sonra birkaç gün içinde, ama mümkün olduğu kadar

erken olarak, 0.06 mI /kg hesabı ile HB immunglobulini kas içine

yapılmalıdır. Ayrıca, kişinin aşı programına da alınması uygun olur.

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Test edilmemiş kan kullanılmamalıdır. Ancak, test sonuçlarının temiz

çıkmasına rağmen, çok az da olsa, yine bulaşma riski bulunduğunu

bilmeliyiz. Enjektör iğnesi veya parmak delici iğne (lanset) birden fazla

insanda kullanılmamalıdır. Jilet, diş fırçası gibi malzemeler ortak

kullanılmamalıdır. Prezervatif (kondom) kullanmanın, cinsel ilişki ile

bulaşmadan korunmada güvenilir yöntem olduğu unutulmamalıdır. B virusunu

ısıya ve dış etkenlere oldukça dirençli olduğunu ve vücut dışında, kuru

yüzeylerde en az 10 gün canlı kalabileceğini bilmeliyiz. B virusu

taşıyıcılarının kullandıkları aletler, yarım saat, binde 5'lik çamaşır

suyunda bırakılırsa veya 100oC de 10 dakika kaynatılırsa veya sodyumloril

sülfatlı deterjanla muamele edilirse virusun yok edilmesi mümkündür .

Taşıyıcının kanı veya diğer vücut sıvıları bulaşmış yüzeyler %10 çamaşır

suyu ile bolca ısıtılarak silinmelidir. Bir hastalığa karşı en akıllıca

korunma, kuşkusuz, onun etkeni ile karşılaşmadan önce bağışıklık kazanmış

olmakla sağlanır. Bunun yolu aşılanmaktadır.

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

B virusu hepatitine karşı, aşı ( ve / veya gerektiğinde HB immunglobulin )

ile, etkin biçimde korunmak mümkündür. Aşı yüksek oranda (%95 )bağışıklık

sağlar. Bu bağışıklık en az 5 yıl devam eder. HB aşısı çok güvenilir bir

aşıdır. Piyasada bulunan aşılar hakkında pratik olarak önemli fark yoktur.

Tümü güvenle kullanılabilir. Yüksek bulaşma riski taşıyanlara (sağlık

personeli, virus taşıyıcısı ile aynı evi paylaşan bağışıksız eş ve

çocuklar,taşıyıcı anneden doğan bebekler, sık sık kan almak zorunda

olanlar, hemodiyaliz hastaları, hayat kadınları ----) aşı yapılmalıdır.

Aşılama ideal olarak, 1'er ay ara ile 2 doz ve ilk aşıdan 6 ay sonra 3.

doz yapılarak uygulanır. Bu sürelerde belli bir esneklik olabilir; 1 ve 2.

Doz arası 2 hafta ile 4 ay, 2 ve 3. Doz arasındaki süre 2 ay ile 18 ay

arasında yapılırsa 3 dozluk şema tamamlanmış sayılır. Her dozda,

yetişkinler için 20 mikrogram, küçük çocuklar için 10 mikrogram aşı

proteini (HBsAg) vardır. Küçük çocuklar ve bebeklere yetişkin dozunun

yarısı yeterlidir. Aşı, 2 yaşından büyük çocuklar ve erişkinlerde deltoid

kas içine, 2 yaşından küçük bebeklerle yeni doğanlarda uyluğun önyan

yüzünden kas içine yapılarak uygulanır. İstenirse 5-7 yıllık aralıklarla

bir doz rapel yapılarak bağışıklık sürdürülür. Hepatit B aşısı, BCG,

tetanoz, boğmaca, çocuk felci, kızamık gibi diğer aşılarla birlikte

yapılabilir. Yüksek bulaşma riski söz konusu ise,aşı gebelere de

yapılabilir. Aşı yapılan yerde, 2 gün içinde geçen hafif ağrı ve

kızarıklık olabilir. Aşı, yapılıncaya kadar +2oC ile +8oC arasında

(buzdolabı kapağında) saklanmalı ve kesinlikle dondurulmamalıdır. Aşı,

kullanılmadan önce çalkalanmalıdır.

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

Aşı ile kişinin kendi bağışıklığını oluşturması, zaman isteyen bir

olaydır. Eğer, ciddi bir bulaşma riski ve dolayısıyla Bvirusu hepatitine

yüksek yakalanma olasılığı varsa, o takdirde, HB immunglobulini olarak

önceden hazır bağışıklayıcı maddelerin kişiye aktarılması gerekebilir. Bu

amaçla, temastan sonraki birkaç gün içinde ve mümkün olduğu kadar erken,

0.06 mI/kg (pratik olarak yenidoğanlara 0.5 mI, yetişkinlere 5 mI )Hb

immunglobulin kas içine yapılabilir.

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Gebeler, doğum öncesi veya doğumdan hemen sonra test yaptırarak taşıyıcı

olup olmadıklarını öğrenmelidirler. Çünkü, B virusu taşıyan anneden

plasenta yoluyla veya doğum sırasında annenin kanına temasla bebeğe

virusun bulaşma riski vardır. ( C ve D virusları da plasenta yoluyla

bebeğe geçebilirler. A ve E viruslarında bu yoldan bulaşma

gösterilmemiştir. ) B virusu taşıyan anneden doğan bebeğe, doğumda, 0.5 mI

HB immunglobulini uyluğun ön-yan yüzünden kas içine yapılır ve bebek aşı

programına alınır.

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ?

Hepatit C ve hepatit E viruslarına karşı henüz aşı yoktur. Hepatit D

virusuna karşı da özel bir aşı yoktur. Ancak hepatit B ye karşı aşılama,

kişiyi D virusu hepatitine karşı da korumaktadır. Hepatit A virusuna

karşı, ülkemizde de bulunabilen bir aşı vardır. Aşı, 2 yaşın üzerindeki

çocuklara 1 ay ara ile 2 doz ve 6-12 ay sonra rapel doz yapılırsa,20 yıl

kadar sürebilen bir bağışıklık sağlanır. Aşı ile önceden bağışıklama için

yeterli zaman bulunmayan durumlarda (yakın çevrede hepatit A salgını veya

ev içinde bu hastalığı geçirmekte olan varsa) hastalanmamış bağışıksız

çocuklar 0.02- 0.06 mI/kg hesabı ile normal immunglobulin (Kızılay'ın

hazırladığı preparatlar tercih edilmeli) kas içine yapılarak

korunabilirler.

UNUTMAYINIZ

Türkiye nüfusunu her yıl 1.5 milyon yenidoğan katılmaktadır. Her yıl

bunlardan 92.000 bebek aslında aşıyla önlenebilen bir hastalık olan

hepatit B enfeksiyonuna yakalanıp, sonrasında kronikleşmekte ve

başkalarına da hepatit B bulaşmaktırabilmektedir. 23.000 bebek siroz veya

karaciğer kanserinden kaybedilmektedir. halbuki bu bebekler yaşamlarının

ilk aylarında diğer aşılarıyla birlikte B hepatitine karşı aşılansalar,

her yıl 92.000 kişi kronik hepatit B olmayacak, 23.000 kişi siroz/

karaciğer kanserinden ölmeyecek, interferon tedavisi gibi çok pahalı

tedavilere harcanan para daha yararlı alanlara kaydırılabilecek.

Karaciğerinizi Tanıyor musunuz ?

Karaciğer, vücudumuzun en büyük organı. Onun, yaşamsal önemde o kadar çok

işlevi var ki. O, yiyeceklerimiz içindeki besin maddelerini kaslara,

enerjiye,hormonlara,kanın pıhtılaşma faktörlerine ve bağışıklık

faktörlerine dönüştürüyor. Bazı vitaminleri,mineralleri ve şekerleri

depoluyor, yağ depolarını düzenliyor ve kolesterol yapımını ve salınmasını

kontrol ediyor. Dahası var: Yenen yiyecekleri sindirmemize ve önemli besin

maddelerinin barsaktan emilmesine katkıda bulunan safra karaciğerde

yapılıyor. Zehirli maddeleri karaciğerimiz ortadan kaldırıyor, alkolu

nötralize ediyor. O, aynı zamanda henüz doğmamış bebekte bir süre için kan

hücrelerimizin de yapıldığı bir organ. Karaciğer, içimizdeki, yorulmayan,

şikayet etmeyen kimyasal güç kaynağımız bizim. Onu, toksinler, mikroplar,

ve alkol gibi zarar verebilen herşeyden korumalıyız.


 


 

Bulaşıcı Sarılık (Viral Hepatit)Bulaşıcı Sarılık (Viral Hepatit)


 


 


 

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Hastalık nasıl bulaşır?

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim ?

Taşıyıcı ne yapmalı ?

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla ?

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ? Karaciğerinizi Tanıyor musunuz ?

Bulaşıcı sarılık nedir ?

Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit, ışık mikroskopu ile

görülemeyecek kadar küçük, virus denen mikroorganizmaların oluşturduğu,

karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bu hastalığın, A, B, C,

D, E ve G harfleri ile isimlendirilen en az 6 farklı virusla oluştuğunu

biliyoruz.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir ?

Bulaşıcı sarılık, A virusu için 15-45 gün, E virusu için 30-60 gün, B virusu

için 30-180 günlük bir kuluçka süresini takiben, halsizlik, iştahsızlık, mide

bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve

idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş olabilir. Ancak, çocukların

büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir kısmında sarılığın ortaya çıkmaması

veya silik kalması mümkündür. Bu nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki

çocuklarda hastalık teşhis edilmeden geçip gidebilir, Üstelik çocuklarda

belirtiler daha hafif ve kısa sürelidir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6

haftalık bir hastalıktır, A ve E virusu ile olanlar sonunda şifa ile ile

biterler ve kronikleşme (süregenlik) göstermezler. B, C ve D virusları ile

oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virusu için %5 -10, C

virusu için %80 kadardır. D virusu hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir.

Bunun sonucu olarak, Türkıye'de nüfusun %5-7 kadarı (4 milyona yakın insan) B

virusunu , farkında olmaksızın taşımaktadır.

UNUTMAYINIZ

Bulaşıcı sarılık (viral hepatit), hastada sarılık yapmadan da seyredebilir.

Hastalık nasıl bulaşır?

A ve E virusları dışkı ile atılırlar. A virusu ile oluşan bulaşıcı sarılıkta

hastanın dışkısı, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile 1 hafta sonrası

çok bulaşıcıdır. Bu viruslar ile oluşan hepatitler esas itibariyle, virus

taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyvalar) ağızdan

alınması sureti ile bulaşırlar. Virusla kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin

ağıza değdirilmesi de kişisel bulaşmada ve virusun yayılmasında çok önemlidir. B

ve C virusları ise, başlıca, kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması,

mikroplu enjektör ve iğnelerinin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası

kullanımı, akupunktur, diş tedavisi---) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar.

Hastalığın, bu virusları taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür. Ancak, B

virusu hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu belirlenemiyor.

UNUTMAYINIZ

Hepatit A virusu ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü

büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kollarının, tuvaletlerdeki muslukların virus

taşıyan dışkı ile kirlenebileceğini, buralarda eller aracılığı ile ağızdan

bulaşmanın kolay ve yaygın olduğunu unutmayınız. ÇOCUKLARINIZIN SAĞLIĞI İÇİN

SIVI SABUN KULLANARAK EL YIKAMAYI ONLARDA ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMELİYİZ.

Bulaşıcı sarılık yaygın bir hastalık mı ?

A ve B virusları ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır. Türkiye

'de, üniversite çağına gelmiş gençlerin %90'ı, A virusu hepatitini farkında

olmasalar bile, çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar, A virusu hepatitinin

çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, Bvirusu hepatitine yakalanma

şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en yüksektir. Türkiye'de her yıl 200

bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına

yakın bölümü B virusu ile oluşmaktadır.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B geçirmekte olan veya bu virusu hastalık belirtisi göstermeksizin

kanında taşıyan annelerden doğan bebeklerde, hastalık %95 sıklıkla kronik gidiş

göstererek yaşamın daha ileri döneminde karaciğer sirozu veya karaciğer

kanserine neden olabilir. Bu bebekleri nasıl koruyacağımızı biliyor musunuz?

Lütfen dikkatle okuyunuz.

B virusu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli ?

Çünkü B virusunun yaptığı hepatit hem çok sık ve yaygındır, hem de hastaların

%5-10 kadarında, hastalığın alevli (akut) dönemi geçtikten sonra tam şifa

olmaksızın hastalık sinsi ve kronik (süregen) biçimde devam eder, gider. Bu

hastaların bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri gelişebilir. Bir

kısmında ise virus uzunca bir süre karaciğerda fazla hasar yapmadan kalsa bile,

zaman içerisinde bu kronik taşıyıcılarda da denge kişi aleyhine bozularak kronik

aktif karaciğer hastalığı gelişebilir. Virusu taşıyan annelerden doğan

bebeklerde hastalık, %95 oranında alevli (akut)bir tablo oluşturmaksızın sinsi

kronik gidiş gösterir.

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi ?

C virusu ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğu kronikleşerek siroza ve

karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığı çok

düşüktür. bu nedenle C virusu hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir hastalık

olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike arzetmiyor. C virusu hepatiti

özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli yapılan hastalar için ciddi

bir tehlike oluşturabilir

Bulaşıcı sarılık gebelerde daha tehlikeli mi ?

Bulaşıcı sarılık, eğer E virusu ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir. Diğer

viruslarla oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara göre daha

ciddi seyrettiği gösterilmemiştir.

B ve C virusu taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekir mi ?

Gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virusu

çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virus karaciğeri sessizce hasara uğratır

ve siroza giden yolu açar.

UNUTMAYINIZ

Hepatit B virusu siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir


 

B ve C virusunu taşıyıp taşımadığımı nasıl bilebilirim?

Bunu bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Testte, HBsAg pozitif ise kişi B

virusu ile karşılaşmıştır ve halen bu virusu taşımaktadır. B virusu ile oluşan

bulaşıcı sarılıktan şifa ile iyileşmenin kriteri, HBsAg'nin negatif,

anti-HBs'nin pozitif bulunmasıdır. Anti-HBs pozitifliği kişide oluşan

bağışıklığın simgesidir. C virusu taşıyıcılarında anti-HVC pozitiftir.

DİKKAT

Hepatit B virusu, hastanın veya sağlam taşıyıcının kan ve diğer vücut

sıvılarında (tükürük, ter, süt, sperm sıvısı, vajen sıvısı) bulunabilir. Nasıl

korunacağınızı biliyormusunuz ? Lütfen dikkatle okuyunuz.

Taşıyıcı ne yapmalı?

B virusu taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücüt sıvıları ile

hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Kan vermemeli ve

korunmasız (kondom…) olarak, bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle cinsel

ilişkiye girmemelidir. Panik göstermemeli, fakat doktoru ile düzenli ilişki

kurmalıdır. Her 6-12 ayda bir karaciğer fonksiyon testlerini yaptırmalıdır.

Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle ilaç almak zorunda kalırsa bunu

doktoruna danışmalıdır.

Kimlerde B virusunu alma riski daha fazla?

Bu risk, sağlık personelinde, virusu taşıyan kişilerle birlikte yaşayanlarda,

kan transfüzyonu yapılan kişilerde, damar yolundan ilaç bağımlılarında, diş

tedavisi görenlerde, hemodiyaliz hastalarında, hayat kadınlarında daha fazladır.

Belli bir virusla oluşan hepatiti yeniden geçirebilir miyim ?

A ve B virusu hepatitlerinde, tam şifa sonucu kişide hemen hemen yaşam boyu

süren koruyucu bir bağışıklık oluşur ve bu viruslarla oluşan hepatitler

tekrarlanmaz. E virusu hepatitinde bağışıklık daha kısa sürelidir ve yıllar

sonra hastalık tekrarlayabilir. C virusu hepatitinde kaliteli ve tam koruyucu

bir bağışıklık oluşmaz.

Bulaşıcı sarılık yapan viruslar birbirlerine karşı (çapraz) bağışıklık

oluştururlar mı ?

Hayır, oluşturmazlar. Bu nedenle, farklı etkenlere bağlı olarak bulaşıcı

sarılığın bir defadan fazla görülmesi olasıdır ( Örneğin, çocukluk çağında A

virusu hepatiti, daha ileri yaşta B virusu hepatiti geçirilmesi). Bununla

beraber, D virusu, B virusunun yardımı olmadıkça hepatit oluşturamaz.

Dolayısıyla, B virusu hepatitine bağışık olanlar D virusu hepatitine de bağışık

sayılırlar.

Bu viruslar birlikte hastalık yapabilirler mi ?

Bazen ( sık kan nakli yapılanlarda, damar yoluyla uyuşturucu bağımlılarında) C

virusu ile B virusu aynı hastada birlikte hepatit yapabilirler. D virusu hepatit

yapabilmek için B virusu ile birlikte olmak zorunludur.Bunları Biliyor musunuz

?Dünyada 400 milyon insan Hepatit B virusunu (HBV) kronik olarak taşıyor,

ülkemizde bu sayı 4 milyon civarında. Dünyada HBV ile karşılaşmış insan sayısı 2

milyar , ülkemizde bu sayı 30 milyon kadar. HBV taşıyanlarda karaciğer kanserine

yakalanma riski, bu virusu taşımayanlara göre 100 kat fazla. Dünyada 1 günde HBV

'nun neden olduğu ölüm sayısı, AIDS virusunun neden olduğu ölüm sayısından

fazla. HBV, AIDS virusundan 100 kat daha bulaşıcı. Çünkü 1 damla kandaki HBV

sayısı AIDS virusu sayısının 100 katından fazla.

Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?

Akut hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler

verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi glikozdan zengin besinlerin

mönüde yer alması uygundur. Hasta istirahat ettirilir. Akut hastalık genel

olarak 4-6 haftada kendiliğinden iyileşip şifa ile biter. B virusu hepatitinde,

hasta görünürde iyileşmiş olsa bile, virus, 6 aydan sonra hala kanda bulunmakta

devam ediyorsa, hastalık kronik döneme geçmiş demektir. Bu kişiler için düzenli

doktor kontrolu esastır. Bulaşıcı sarılık tedavisi için, halk arasında yapılan

yatıra bez bağlama, keserek kan çıkarma, keçi ödü içirme ve benzeri girişimlerin

hiçbir değeri olmadığını çevremize anlatmalıyız.

Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?

B ve C virusu ile oluşan kronik karaciğer hastalığında interferon-alfa tedavisi

hastaların üçte birinde uzun süreli iyileşme sağlayabilir. Ancak, bu tedavinin

çok pahalı olduğu bilinmelidir. Bu tedaviye cevap vermeyenlerde uygulanabilecek

alternatif tedavi yöntemleri vardır.

B virusu bulaşımına maruz kalırsam ne yapmalıyım ?

Bu durumda, temastan sonra birkaç gün içinde, ama mümkün olduğu kadar erken

olarak, 0.06 mI /kg hesabı ile HB immunglobulini kas içine yapılmalıdır. Ayrıca,

kişinin aşı programına da alınması uygun olur.

B virusuna karşı genelde nasıl korunabilirim ?

Test edilmemiş kan kullanılmamalıdır. Ancak, test sonuçlarının temiz çıkmasına

rağmen, çok az da olsa, yine bulaşma riski bulunduğunu bilmeliyiz. Enjektör

iğnesi veya parmak delici iğne (lanset) birden fazla insanda kullanılmamalıdır.

Jilet, diş fırçası gibi malzemeler ortak kullanılmamalıdır. Prezervatif (kondom)

kullanmanın, cinsel ilişki ile bulaşmadan korunmada güvenilir yöntem olduğu

unutulmamalıdır. B virusunu ısıya ve dış etkenlere oldukça dirençli olduğunu ve

vücut dışında, kuru yüzeylerde en az 10 gün canlı kalabileceğini bilmeliyiz. B

virusu taşıyıcılarının kullandıkları aletler, yarım saat, binde 5'lik çamaşır

suyunda bırakılırsa veya 100oC de 10 dakika kaynatılırsa veya sodyumloril

sülfatlı deterjanla muamele edilirse virusun yok edilmesi mümkündür .

Taşıyıcının kanı veya diğer vücut sıvıları bulaşmış yüzeyler %10 çamaşır suyu

ile bolca ısıtılarak silinmelidir. Bir hastalığa karşı en akıllıca korunma,

kuşkusuz, onun etkeni ile karşılaşmadan önce bağışıklık kazanmış olmakla

sağlanır. Bunun yolu aşılanmaktadır.

Aşı hakkında neler bilmeliyiz ?

B virusu hepatitine karşı, aşı ( ve / veya gerektiğinde HB immunglobulin ) ile,

etkin biçimde korunmak mümkündür. Aşı yüksek oranda (%95 )bağışıklık sağlar. Bu

bağışıklık en az 5 yıl devam eder. HB aşısı çok güvenilir bir aşıdır. Piyasada

bulunan aşılar hakkında pratik olarak önemli fark yoktur. Tümü güvenle

kullanılabilir. Yüksek bulaşma riski taşıyanlara (sağlık personeli, virus

taşıyıcısı ile aynı evi paylaşan bağışıksız eş ve çocuklar,taşıyıcı anneden

doğan bebekler, sık sık kan almak zorunda olanlar, hemodiyaliz hastaları, hayat

kadınları ----) aşı yapılmalıdır. Aşılama ideal olarak, 1'er ay ara ile 2 doz ve

ilk aşıdan 6 ay sonra 3. doz yapılarak uygulanır. Bu sürelerde belli bir

esneklik olabilir; 1 ve 2. Doz arası 2 hafta ile 4 ay, 2 ve 3. Doz arasındaki

süre 2 ay ile 18 ay arasında yapılırsa 3 dozluk şema tamamlanmış sayılır. Her

dozda, yetişkinler için 20 mikrogram, küçük çocuklar için 10 mikrogram aşı

proteini (HBsAg) vardır. Küçük çocuklar ve bebeklere yetişkin dozunun yarısı

yeterlidir. Aşı, 2 yaşından büyük çocuklar ve erişkinlerde deltoid kas içine, 2

yaşından küçük bebeklerle yeni doğanlarda uyluğun önyan yüzünden kas içine

yapılarak uygulanır. İstenirse 5-7 yıllık aralıklarla bir doz rapel yapılarak

bağışıklık sürdürülür. Hepatit B aşısı, BCG, tetanoz, boğmaca, çocuk felci,

kızamık gibi diğer aşılarla birlikte yapılabilir. Yüksek bulaşma riski söz

konusu ise,aşı gebelere de yapılabilir. Aşı yapılan yerde, 2 gün içinde geçen

hafif ağrı ve kızarıklık olabilir. Aşı, yapılıncaya kadar +2oC ile +8oC arasında

(buzdolabı kapağında) saklanmalı ve kesinlikle dondurulmamalıdır. Aşı,

kullanılmadan önce çalkalanmalıdır.

Hepatit B (HB ) immunglobulini hakkında neler bilmeliyim ?

Aşı ile kişinin kendi bağışıklığını oluşturması, zaman isteyen bir olaydır.

Eğer, ciddi bir bulaşma riski ve dolayısıyla Bvirusu hepatitine yüksek yakalanma

olasılığı varsa, o takdirde, HB immunglobulini olarak önceden hazır

bağışıklayıcı maddelerin kişiye aktarılması gerekebilir. Bu amaçla, temastan

sonraki birkaç gün içinde ve mümkün olduğu kadar erken, 0.06 mI/kg (pratik

olarak yenidoğanlara 0.5 mI, yetişkinlere 5 mI )Hb immunglobulin kas içine

yapılabilir.

B virusu taşıyıcısı olan anneden doğan bebeğe ne yapılmalı ?

Gebeler, doğum öncesi veya doğumdan hemen sonra test yaptırarak taşıyıcı olup

olmadıklarını öğrenmelidirler. Çünkü, B virusu taşıyan anneden plasenta yoluyla

veya doğum sırasında annenin kanına temasla bebeğe virusun bulaşma riski vardır.

( C ve D virusları da plasenta yoluyla bebeğe geçebilirler. A ve E viruslarında

bu yoldan bulaşma gösterilmemiştir. ) B virusu taşıyan anneden doğan bebeğe,

doğumda, 0.5 mI HB immunglobulini uyluğun ön-yan yüzünden kas içine yapılır ve

bebek aşı programına alınır.

Diğer hepatit viruslarına karşı aşı var mı ?

Hepatit C ve hepatit E viruslarına karşı henüz aşı yoktur. Hepatit D virusuna

karşı da özel bir aşı yoktur. Ancak hepatit B ye karşı aşılama, kişiyi D virusu

hepatitine karşı da korumaktadır. Hepatit A virusuna karşı, ülkemizde de

bulunabilen bir aşı vardır. Aşı, 2 yaşın üzerindeki çocuklara 1 ay ara ile 2 doz

ve 6-12 ay sonra rapel doz yapılırsa,20 yıl kadar sürebilen bir bağışıklık

sağlanır. Aşı ile önceden bağışıklama için yeterli zaman bulunmayan durumlarda

(yakın çevrede hepatit A salgını veya ev içinde bu hastalığı geçirmekte olan

varsa) hastalanmamış bağışıksız çocuklar 0.02- 0.06 mI/kg hesabı ile normal

immunglobulin (Kızılay'ın hazırladığı preparatlar tercih edilmeli) kas içine

yapılarak korunabilirler.

UNUTMAYINIZ

Türkiye nüfusunu her yıl 1.5 milyon yenidoğan katılmaktadır. Her yıl bunlardan

92.000 bebek aslında aşıyla önlenebilen bir hastalık olan hepatit B

enfeksiyonuna yakalanıp, sonrasında kronikleşmekte ve başkalarına da hepatit B

bulaşmaktırabilmektedir. 23.000 bebek siroz veya karaciğer kanserinden

kaybedilmektedir. halbuki bu bebekler yaşamlarının ilk aylarında diğer

aşılarıyla birlikte B hepatitine karşı aşılansalar, her yıl 92.000 kişi kronik

hepatit B olmayacak, 23.000 kişi siroz/ karaciğer kanserinden ölmeyecek,

interferon tedavisi gibi çok pahalı tedavilere harcanan para daha yararlı

alanlara kaydırılabilecek.

Karaciğerinizi Tanıyor musunuz ?

Karaciğer, vücudumuzun en büyük organı. Onun, yaşamsal önemde o kadar çok işlevi

var ki. O, yiyeceklerimiz içindeki besin maddelerini kaslara,

enerjiye,hormonlara,kanın pıhtılaşma faktörlerine ve bağışıklık faktörlerine

dönüştürüyor. Bazı vitaminleri,mineralleri ve şekerleri depoluyor, yağ

depolarını düzenliyor ve kolesterol yapımını ve salınmasını kontrol ediyor.

Dahası var: Yenen yiyecekleri sindirmemize ve önemli besin maddelerinin

barsaktan emilmesine katkıda bulunan safra karaciğerde yapılıyor. Zehirli

maddeleri karaciğerimiz ortadan kaldırıyor, alkolu nötralize ediyor. O, aynı

zamanda henüz doğmamış bebekte bir süre için kan hücrelerimizin de yapıldığı bir

organ. Karaciğer, içimizdeki, yorulmayan, şikayet etmeyen kimyasal güç

kaynağımız bizim. Onu, toksinler, mikroplar, ve alkol gibi zarar verebilen

herşeyden korumalıyız.


 


 


 

Viral HepatitlerVİRAL HEPATİTLER

A - B - C - D - E

HEPATİT NEDİR ?

Bütün dünyada oldukça yaygın bir hastalık grubu olan viral hepatitler

halkımızın "sarılık " olarak bildiği hastalıktır. Oysaki sarılık demek

Viral Hepatit demek değildir. Sarılık ,viral hepatitlerin yalnızca bir

bulgusudur. Hastaların çoğu sarılık olmadan bu hastalığı geçirirler.


 


 

HEPATİT TÜM DÜNYADA SALGINLAR YAPAR

Viral Hepatit ;virüslerin yol açtığı karaciğer iltihabıdır.Virüsler vücuda

kan yada ağız yolu ile girerek karaciğere yerleşip çoğalarak karaciğer

hücrelerini hasara uğratır ve karaciğerin işlevlerini bozar. Bugüne kadar

hastalık yapan beş tane hepatit virüsü saptanmıştır.Bunlar A,B,C,D ve E

tipi hepatit virüsleridir.


 


 


 

BELİRTİLERİ

-AŞIRI HALSİZLİK

-ÇABUK YORULMA

-BULANTI,KUSMA

-ÇAY RENGİ İDRAR

-BELİRSİZ EKLEM VE KAS AĞRILARI

-KARIN AĞRISI,BAŞ AĞRISI

-SARILIK(nadiren görülmektedir.bazen gözakları,bazende tüm vücut

sararacak şekildedir)


 


 


 

A ve E tipi HEPATİTLER

A ve e tipi viral hepatitler halkımızın "Bulaşışıcı Sarılık" olarak

bildiği hastalıktır.Bulaşıcı sarılıkta ani başlayan ,belirgin işaretler

veren hastalık tablosu oluşur ve kendiliğinden iyileşirler . Bulaşıcı

sarılık ; koşulları kötü olan toplumlarda sık rastlanır.Bulaşıcı sarılığa

neden olan A ve E tipi hepatit virüsleri hastaların dışkılarında

bulunur.lar.Dışkıların bulaştığı su ve yiyeceklerle yada yakın temas yolu

ile geçer.kan yolu temas sonucu bulaşma yok denecek kadar azdır.


 


 

BULAŞICI SARILIK ,DIŞKILARIN BULAŞTIĞI SU VE YİYECEKLERLE

yada YAKIN TEMAS YOLU İLE GEÇER

Gelişmemiş ülkelerde salgınlaryaparlar.Toplu yaşanılan yerlerde

(eviçi,kreş,anaokulu,kışla gibi) salgınlara neden olur .Ülkemizde toplumun

büyük bir kısmı çocukken bu hastalıgı geçirir ve ömür boyu bağışık kalır.

Bulaşıcı sarılık ;sürekli vücutta taşınmaz,siroz ve karaciğer kanseri

oluşturmaz.


 


 

TOPLUMUN BÜYÜK KISMI ÇOCUKKEN HEPATİT A GEÇİRİR


 


 


 


 


 

A VE E TİPİ HEPATİTLER TEDAVİSİ VE KORUNMA

Bulaşıcı sarılığın en iyi tedavisi istirahat ,dengeli ve yeterli

beslenmedir.


 


 

BULAŞICI SARILIĞIN BULAŞMASINI ÖNLEMEK İÇİN

TEMİZLİK KURALLARINA DİKKAT ETMEK GEREKİR.

Bulaşıcı sarılık ;büyük oranda dışkı ve ağız yolu ile bulaşır .Bu yol ile

bulaşmanın önlenmesi bir alt yapı sorunudur. Kişisel korunmada

ise,temizlik kurallarına dikkat etmek gerekir. En etkili kişisel korunma

,hasta kişilerin sağlıklı kişilerle temasının denetlenmesidir. Hasta

normal yaşam ortamından uzaklaştırılmamalı ancak hastaya ait eşyaların

kullanılmaması gerekir. Hasta kişiler başkalarına kesinlikle yiyecek

hazırlamamalıdır. Kullanılan mutfak eşyası ,elbise ,çarşaf gibi eşyaların

sabun ve sıcak su ile yıkanması yeterlidir. Salgınlar durumunda içme

suları kaynatılmalıdır.


 


 


 

HERKES YEMEKTEN ÖNCE VE SONRA ELLERİNİ SABUN VE SU İLE YIKAMALIDIR

Bulaşıcı sarılık aşısı ,gerekli kişilere uygun doz ve tekrarlarla

yapılırsa uzun süreli koruma sağlar.


 


 


 

BULAŞICI SARILIĞIN EN İYİ TEDAVİSİ İSTİRAHAT ,

DENGELİ VE YETERLİ BESLENMEDİR


 


 


 

B,C,D TİPİ VİRAL HEPATİTLER

B,C,D Tipi viral hepatitler halkımızın , " gizliSarılık " yada "kara

sarılık" olarak bildiği hastalıktır.


 


 


 

GİZLİ SARILIK GEÇİREN KİŞİLERİN BİR KISMINDA

SİROZ VE KARACİĞER KANSERİ GELİŞİR

Gizli sarılık mikrobunu alan kişilerin bir kısmı bu mikrobu vücutlarında

taşırlar ve başkalarına bulaştırırlar. Bu kişilere "taşıyıcı" denir.

Taşıyıcı olmak dahi ilerde siroz ve karaciğer kanseri gelişmesi için

yeterlidir. Üstelik taşıyıcı kişilerin virüsü başka kişilere de

bulaştırması toplumun geleceği açısından büyük bir sorun oluşturmaktadır.


 


 


 

DÜNYADA 300 MİLYON KİŞİ ;TÜRKİYEDE 5 MİLYON KİŞİ

HEPATİT B VİRÜSÜ TAŞIYICISIDIR


 


 


 

HER ÜÇ KİŞİDEN BİRİSİ HEPATİT B VİRÜSÜ İLE TEMAS ETMİŞTİR

BULAŞMA YOLLARI

-En önemli yol kan temasıdır.(Kan nakli,ortak enjektör kullanımı yada

herhangi bir yolla kan teması) -Cinsel ilişki -Anneden bebeğe


 


 


 

GİZLİ SARILIK ;

KAN YOLU ,CİNSEL İLİŞKİ İLE VE ANNEDEN BEBEĞE GEÇER

B,C,D tipi HEPATİTLER TEDAVİSİ VE KORUNMA

Gizli sarılıkta ani başlayan hastalıkta en iyi tedavi,istirahat,dengeli ve

yeterli beslenmedir. Günümüzde eski yanlış inançların aksine ,bir çok

değişik ilaçlarla sarılığın tedavisi yapılmaktadır.


 


 


 

GİZLİ-KARA SARILIĞIN TEDAVİSİ VE AŞISI VARDIR

Gizli sarılıkta başlıca buluşma , kan yolu ile olduğundan ; Kan yolu ile

bulaşmaya Yönelik önlemler alınmalıdır. Bunun için kan bankalarında

,hastane ve Kızılay ; da virüs taramaları yapılmaktadır. Ortak iğne yada

enjektör kullanımından kaçınılmalıdır. Ayrıca her şüpheli cinsel ilişkide

prezervatif kullanılmalıdır. Ailede sarılık geçiren kimse varsa yada risk

altındaki kişiler hekime başvurarak korunma sağlar.

RİSK GRUPLARI

-Sağlık personeli -Korunmasız(Prezervatif kullanmadan) cinsel ilişkide

bulunanlar.

-Gizli sarılık mikrobu taşıyan kişilerin aile fertleri

-Sarılık virüsü taşıyan yada hamileliğinde gizli sarılık geçiren annelerin

bebekleri

-Sarılık mikrobu taşıyan kişinin eşi

-İnsan kanı ve sıvıları ile temas eden güvenlik personeli ve askerler

-Makineye giren böbrek hastaları -Sık kan verilen kan hastaları

-Damar içi uyuşturucu kullananlar.


 


 


 


 

Hepatiti önlemek için neler yapılabilir?

A Hepatit :Kişisel olarak hijyenik yaşama,tüm yiyeceklerle uğraşanların

eğitimi,okul çocuklarının eğitimi,okul tuvaletlerinin temiz ve hijyenik

bakımı,çocuk yuvası ve okul öncesi çocukların bakıcılarının iyi eğitimden

geçirilmesi ve aşılanmadır.A Hepatiti için etkili aşı 1995'de

bulunmuştur.Şimdilik özel şartlarda kullanılmaktadır.Gelecekte

standartlaşmış bir çocuk aşı proğramı muhtemeldir.

Hepatit A'lı bir şahısla karşılaşıldığında panik yapmamak gerekir.Bu

tavsiye özellikle enfekte çocuğun yakın ailesi içindir.Okul içinde

çocuktan çocuğa yayılımı kontrol edilmelidir (okuldan bir müddet uzak

tutmak,daha iyi tuvalet temizliği v.s. gibi).Kronikleşme söz konusu

olmadığından ve ağır enfeksiyon son derecede nadir olduğundan yakın

çevreyi aşılama ülkemizde halen önerilmemektedir (özel durumlar hariç)

Hepatit B:Tamamen önlenebilen bir hastalıktır.Doğum öncesi kontrol,tüm

okul çağı çocuklarının aşılanması,çok eşli seksüel ilişkide olanların

aşılanması yada eşinde Hepatit B saptanan kişinin eşinin

aşılanması,yukarıda saydığımız bulaşma yollarında hijyene ve temizliğe

uyulması ile hepatit B önlenebilir. (Ülkemizde halen okul çağı

çocuklarında rutin hepatit B aşısı uygulanmamakta ve tüm hamilelerde

hepatit B kontrolü rutin hale geçmemiştir).

Hepatit-C:nin önlenebilmesi halen dünya ve ülkemizde zordur. Aşısı yoktur.

Riskli kişilerin azaltılması korunma yönünde yapılacak tek önlemdir.

Bulaşık iğne ve enjektör kullanılmaması , dövme , kulak deldirme , manikür

, pedikür , traş gibi durumlarda hijyene çok dikkat edilmesi (ya da

yapılmaması) , çok partnerle cinsel ilişkiden , homoseksüel ilişkiden

kaçınılması tek yapılabilecek olandır.


 

Öncelikle kimler Hepatit-B aşısı olmalıdır?

·Doktor,hemşire,sağlık teknisyeni,labaratuvar teknisyeni gibi yüksek

riskli meslekler.

·Bağışıklık sistemini azaltan ilaç aln hastalar (Kemoteropatik

ilaçlar,transplantasyon yapılan hastalar)

·Devamlı kan transfizyonu gereken hastalar (örneğin akdeniz anemili

hastalar)

·Hemodializ hastaları

·Uzun süre damar yoluyla veya parenteral ilaç alması gereken hastalar.

·Homoseksüeller

·HBsAg taşıyıcısı olan veya HBsAg (+) kronik hastaların eşleri

·Hepatit virüsü taşıyan anneden yeni doğan bebekler

·hepatit aşısı ile aşılanmalıdırlar.

Hepatit-B aşısının koruyuculuğu nasıldır?

Uygun şartlarda usulüne uygun yapıldığında erişkin yaşda aşılananların

%90'ından fazlasında , yeni doğanlara yapıldığında %100 bağışıklık elde

edildiği bildirilmektedir.


 

Hepatit-B aşısı programı nasıl olmalıdır?

Hepatit B aşı programı , toplumda hepatit B virüsü taşıyıcılığını önlemeye

yöneliktir. Yeni doğan tüm bebekleri rutin olarak aşılamakta büyük yarar

vardır. Bu konuda ciddi aşılama programı uygulayan ülkelerde hepatit B

virüsü taşıyıcılığı toplumun %2'sinin çok altındadır. Sağlık

bakanlığımızın bu yönde çalışmalarının olduğu umut vericidir.

Aşı uygulaması genellikle çocuk ve erişkinlerde 0.,1.,2. ve 12. aylarda

deltoid adele içine (pazu adelesinin dış üst tarafı) yapılır. Kişi hepatit

enfeksiyonunun kuluçka döneminde ise (daha belirtilerin çıkmadığı dönem) ,

bu dönemde yapılan aşının hepatiti önleyemeyeceği akılda tutulmalıdır.


 

Hepatit-B aşısından önce herhangi bir tahlil yaptırmak gerekli midir?

Herhangi bir test yaptırmadan doğrudan aşı yapılmasının tıbbi hiçbir

sakıncası yoktur. aşının pahalı olması ve 3-4 kez yapılması gereği nedeni

ile , kişinin daha önceden virüsle temas edip bağışık olduğunun

belirlenmesi ile aşı yapılmasının gereği ortadan kalkar. Çünkü bu kişiler

zaten doğal olarak bağışıklanmışlardır (AntiHBs:(+),AntiHBc-IgG:(+) olan

kişilere aşı yapılması gerekmez. Ancak bunu bilmeden aşının yapılmasınında

sakıncası yoktur).

HBsAg:(+) kişilere de aşı yapılmasının gereği yoktur. Çünkü bu kişiler

muhtemelen kanlarında zaten yüksek dozda hepatit virüsü bulunduğundan

taşıyıcı veya kronik hasta kişilerdir.

Yukarı

Hepatit-B aşısından sonra herhangi bir tahlil yaptırmak gerekli midir?

Aşının %95-100 bağışıklık sağladığı bilindiğinden , geniş kapsamlı aşılama

programlarında tetkik yapılması genellikle gerekmez.

Hepatit-B geçirip geçirmediğimi nasıl öğrenebilirim?

Kan ve kan ürünleriyle çalışanlar , kan verilmiş kişiler Hepatit B virüsü

taşıyan birisi ile yakın beraberliği olanlar , başkası ile ortak enjektör

veya iğne kullananlar , çoklu cinsel partneri olanlar , homoseksüel

ilişkide olanlar , dövme yaptırıp , küpe için kulak deldirenler , başka

biri ile diş fırçası veya traş bıçağını paylaşan kişilerde hepatit B

virüsü ile karşılaşma olasılığı olduğundan bazı "viral markerlere"

bakılması ile bu konuda bilgi edinilir. Bir Gastroenteroloğa , intaniye

veya dahiliye uzmanına baş vurabilirsiniz.


 

Hepatit-B aşısının zararlı bir etkisi yada yan etkileri var mıdır?

Günümüzde uygulanan Hepatit B aşıları , genetik recombinant teknolojisi

ile daha çok maya hücrelerinde üretilmektedirler. Bu nedenle hepatit B

virüsü taşımamaktadır. Sadece hepatit B virüsünün saflaştırılmış bir

parçası maya hücrelerinde kodlanarak üretilmektedir. Bu parça virüsün

enfektif olan "cor" kısmını içermez. Bu nedenle teorik ve pratik olarak

hepatik virüs riski söz konusu değildir. Yanlızca yüksek ateşli hastalık

sırasında ve aşı içeriğine karşı aşırı reaksiyonu olan (allerji) olan

kişilerde kullanılmamalıdır. Ancak bunlar tüm diğer aşılar içinde

geçerlidir.

Günümüzde kullandığımız hepatit B aşısının ciddi bir yan etkisi yoktur.

Bazen ender olarak enjeksiyon yerinde kızarıklık ve hafif ağrı ile geçici

ve ateş düşürücülerle rahatlatılabilen hafif ateş yükselmesi görülebilir.

Hamilelerde aşının sakıncası bildirilmemiştir.


 


 


 


 


 

HEPATİT B

RİSK ALMAYIN, ÖNLEM ALIN !

Hepatit B karaciğeri tutan ve çko ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bulaşıcı

bir hastalıktır. Dünyada yaklaşık 2 milyar kişi bu virüsle enfekte olmuştur ve

her yıl Hepatit B'ye bağlı ölümlerin sayısı 2 milyonu aşmaktadır. Aktif Hepatit

B hastalığı geçirenler dışında dünyada 300-350 milyon insanın taşıyıcı olduğu ve

bunların hastalığı çevrelerine bulaştırdığı bilinmektedir. Ülkemizdeki taşıyıcı

sayısının ise 6 milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir.

Hepatit B son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Çağın vebası olarak bilinen

AIDS'den 100 kat daha bulaşıcı olması Hepatit B'nin ne kadar ciddi bir sorun

olduğunu göstermektedir. Virüs, kan nakliyle, virüsü taşıyan kişilerle

korunmaksızın cinsel temasla, virüsü taşıyan kişilerin kan ve vücut sıvılarıyla

temasla, virüsle bulaşmış aletlerin (diş fırçası, tırnak makası, tıbbi aletler

vb.) ortak kullanımıyla, virüsü taşıyan hamile kadınlardan doğum sırasında

bebeklerine bulaşabilmektedir. %30 vakada bulaşma yolu bilinmemektedir.

Taşıyıcılarla aynı ortamı paylaşmak bile bulaşma sebebi olabilmektedir. Sağlık

personeli, taşıyıcı annelerin bebekleri, homoseksüeller, birden fazla cinsel

partneri olanlar, hemodiyaliz hastaları, sık kan nakli yapılan hastalar,

bakımevlerinde yaşayanlar, kronik hastalığı (diyabet, böbrek yetmezliği vb.) ve

bağışıklık sistemi yetersiz kişiler özellikle risk altındadırlar.

Virüs bulaşan hastaların %90'ında hastalık aylar içinde (akut enfeksiyon)

sonlanır ve tamamen iyileşir. Bunlawrın 1/3'ünde sarılık olmaksızın hafif grip

benzeri bulgularla (hafif ateş, halsizlik, kas ağrıları, bulantı-kusma, kilo

kaybı) seyreder. 2/3'ünde ise grip benzeri başlangıcı takibden gözlerde ve

ciltte sarılık gelişiri idrarın rengi koyulaşır. Hastalığı akut geçirenler ömür

boyu Hepatit B'ye karşı bağışık kalırlar. Sadece %0.1 - %0.5 oranında hastada

hızla gelişen karaciğer yetmezliği (fulminan hepatit) görülür ve bu da %75

ölümle sonuçlanır.

Virüs bulaşan hastaların %10'unda virüs vücutta ömür boyu kalır ve bu insanlar

"taşıyıcı" olurlar. Taşıyıcıların %50'si hastalık belirtileri göstermeksizin

sadece virüsü taşımasına rağmen, karaciğer biyopsilerinde hafif hastalık

bulguları (kronik persistan hepatit) bulunmuştur. Taşıyıcıların diğer %50'sinde

daha ciddi bir kronik karaciğer hastalığı tablosu (kronik aktif hepatit) gelişir

ve bunların %25'inde zamanla karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri ortaya çıkar.

Hepatit B taşıyıcılarında karaciğer kanseri görülme oranı normal insanlardan 200

kat daha fazladır. Dünya Sağlık Örgütü, Hepatit B virüsünü sigaradan sonra

ikinci en önemli kanser nedeni olark kabul etmektedir.

Hastalığın teşhisinde, daha önce geçirilmiş olmasının tespitinde, aşı olmaya

gerek olup olmadığının belirlenmesinde ve aşılamanın gerekli bağışıklığı

sağlayıp sağlamadığının kontrolünde kullanılan laboratuvar testleri mevcuttur.

Bu testlerde kandaki virüse ait parçacıklar (antijen) ve bunlara karşı vücudun

geliştirdiği koruyucu maddeler (antikor) ölçülmektedir.

Hepatit B infeksiyonunun kesin bir tedavisi yoktur. Bu nedenle hastalığa

yakalanmayı önlemek için geliştirilen aşılar ön plana çıkmaktadır. Aşı 0, 1 ve

6. aylarda olmak üzere 3 doz halinde üst koldan kas içine uygulanmaktadır. %90

ila %95 oranında yeterli bağışıklığı sağlamaktadır. Aşılama sonunda laboratuvar

testlerinde yeterli bağışıklık sağlanmadığı tespit edilirse 3 doz aşılama tekrar

edilmelidir. Aşının koruyuculuğu 5 yıldır. Bu yüzden 5 yılda bir tek doz aşı

tekrarı (rapel) yapılmalıdır. Hasta veya taşıyıcı birisinin kanıyla direkt temas

durumunda ve taşıyıcı bir anneden doğan bebeklerde derhal Hepatit B

İmmünglobulin (oldukça pahalıdır) uygulanmalı, beraberinde hızlı aşılama

programına (0, 1, 2, 12. aylarda) başlanmalıdır.


 


 


 


 


 


 


 

http://www.goruntulememerkezi.com/


 


 


 


 

RADİSTANBUL ÜMRANİYE ÇEKMEKÖY PENDİK GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

0-2165218836

0-216-6423432

Radistanbul Görüntüleme Merkezi Ümraniye son durakta 4 yıldır hizmet vermektedir. Bünyemizde ultrason, doppler, mamografi, kemik yoğunluğu ölçümü, panoramik ve sefalometrik diş röntgeni cihazları bulunmaktadır.

Kurumumuzda yapılan tetkikler;

Radyoloji veya radyodiagnostik veya halk arasında eskiden kullanılan

şekliyle röntgen doktorluğu, hastalıkların tanısı için yıllardır hizmet

veren bir tıp alanıdır. Yirmi yıl öncesine kadar sadece röntgen

cihazlarıyla verilebilen bu hizmet, artık çok çeşitli ve gelişmiş aletler

kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Radyolojinin tıbbın en hızlı

ilerleyen dalı olduğu söylenebilir. Hızlı gelişmeyle birlikte bir çok yeni

kavramda karşımıza çıkmaya başlamış ve insanların kafalarında soru

işaretleri oluşmasına neden olmuştur.

Bu sayfanın amacı, radyoloji konusuyla direk ilişkisi olmayan insanları

bilgilendirmek, kafalarında oluşan sorulara kolayca ulaşabilecekleri bir

bölüm oluşturmaktır.

Mammografi

Ultrasonografi

Doppler Ultrasonografi

Hangi radyolojik incelemeyi yaptırırsanız yaptırın, yanınızda eski

incelemelerinizi götürmeyi unutmayın. Radyoloğunuzu ne kadar

bilgilendirirseniz, alacağınız verim o kadar çok olacaktır.

Ayrıntılı bilgiler elde etmek istiyorsanız


 


 

MAMMOGRAFİ

Mammografi meme dokusunun röntgen ışınlarıyla görüntülenmesidir. Genel

amaçlı radyoloji tüplerinde değişiklikler yapılmayı, bunun sonucunda

hastanın daha az radyasyon alması sağlanmıştır. Kullanılan cihaza bağlı

olarak otururken veya yatarken memenin değişik yönlerden görüntüleri

alınır. Çekim esnasında memenin komprese edilmesine bağlı rahatsızlık

hissi oluşabilir.

Mamografi belli yaştan sonra tarama testi olarak, memede bir kitle ele

geldiğinde, meme başında akıntı görüldüğünde, meme başının çekintiye

uğramasında, meme derisindeki değişikliklerde, meme biopsisinde

lokalizasyon amacıyla kullanılabilir.

Kadınların 70 yaşına kadar %13'nde meme kanseri çıkma riski bulunmaktadır.

Meme kanseri erken teşhis edilirse büyük oranda (%80-90 arası) tedavi

edilebilir. Bu nedenle mamografinin meme kanserinin erken teşhisinde bir

tarama testi olarak önemi büyüktür. Amerikan Kanser Derneği 40-49 yaşları

arasında 2 yılda bir, 50 yaşın üzerinde her yıl mamografi çekilmesini

önermektedir.


 


 


 


 

ULTRASONOGRAFİ (USG) (US-Ultrasonografi)

Ultrason, insan kulağının işitemiyeceği kadar yüksek frekanslı ses

dalgalarını kullanarak iç organları görüntüleyen bir tanı yöntemidir.

Ultrasonda radyasyon kullanılmaz. Bu nedenle gebelerde ve bebeklerde

rahatlıkla kullanılabilir. Cihazdan gönderilen ses dalgaları, hasta

vücudundan yansıdıktan sonra gene aynı cihaz tarafından algılanır. Yansıma

farklılıkları organdan organa değişir. Bu nedenle farklı yansımaların

olduğu yapılar, farklı görüntüler verirler. Normal yapılar içindeki bir ur

ya da kist, ses demetlerini farklı yansıttığı için farklı yapıda gözlenir

ve tanı konulur. Görüntü oluşturulması sırasında "prob" hasta vücudunda

gezdirilirkrn, altında kalan bölümün kesit görüntüleri, hareketli organlar

gibi ekranda kayar. Bu esnada radyolog tanı koyar. Elde edilen

görüntülerin tanıda çok fazla bir katkısı yoktur. US işlemi, ihtisasları

süresince yaklaşık 1 yıl eğitimini alan radyologlarca yapılır.

Ultrason hangi amaçlarla (endikasyonlar) yapılır ?

Ultrason çoğunlukla karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler,

mesane, yumurtalıklar ve rahim gibi karın içi organların görüntülenmesi

için kullanılır. Ultrason çekilmesi için başvuran hastaların en sık

şikayeti karın ağrısıdır. Karaciğer ve dalak gibi karın içi organların

büyümesi, safra kesesi ve böbrek taşları, apandisit, yumurtalık kistleri

ve karın içindeki tümörler ultrason ile teşhis edilebilen hastalıklardan

bazılarıdır.

Ultrason çekilmesi için hazırlık gerekir mi ?

Karın içindeki organların ultrasonu için hastanın aç karna olması gerekir.

Ayrıca mesane, yumurtalıklar ve rahimin incelenmesi içn hasta idrarına

sıkışık olmalıdır. Bunun dışında başka bir hazırlık gerekmez.

Ultrason nasıl çekilir ?

Hasta sırtüstü yatar. Cilt üzerine jel sürülür. "Prob" adı verilen cihaz

ile karın içindeki organlar cilt üzerinden incelenir.

Yan etkileri nelerdir?

Bugüne kadar gebelikte ve diğer incelemelerde gösterilebilen bir yan

etkisi yoktur.


 


 


 

ÜÇ BOYUTLU (3D) ULTRASON


1)GENEL BİLGİLER
:

Ultrasonografi teknikleri ve görüntülerin kalitesinde elde edilen büyük gelişme,  1990 ların ikinci yarısından itibaren, gelişen  elektronik-bilgisayar teknolojisinin  ultrasonografi ile birlikte kullanılmasıyla yepyeni bir boyut kazanmıştır. Dijital ultrasonografinin ardından  üç boyutlu ultrason görüntülerinin elde edilmesiyle, tüm dünyada özellikle,  gebelik takibinde üç boyutlu ultrasonografi kullanımı hızla yaygınlaşmıştır. Bunda üç boyutlu görüntülerin hekimlerin farklı problemleri teşhis edebilmesinde (tanısal-diagnostik katkı)  sağladıkları katkının yanında  özellikle bebeklerini görme heyecanı içinde olan anne baba adaylarının  istekleri de (psikososyal katkı) büyük rol oynamıştır.


İlk üç boyutlu ultrason görüntüleri 1980 lerin başında elde edilmesine karşın, bu konudaki en önemli gelişme, 1986 yılında  Japonya'da 2 boyutlu  ultrasonografi görüntülerini bir mini işlemciyle 3 boyutlu hale getiren  Kazunori Baba'nın çalışmaları sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu görüntülerin elde edilmesi için 2 boyutlu görüntülerin işlenmesi yaklaşık 10 dakikalık bir süre gerektirmekteydi. Bugün ise eş zamanlı olarak 3 boyutlu görüntüleri elde edebileceğimiz bir teknolojiye sahibiz. Çoğu kez kafa karıştıran bir terim olan ''dört boyutlu ultrasonografi''  ile eş zamanlı üç boyutlu ultrasonografi kastedilmetedir. Dördüncü boyut çoğu kez de kabul edildiği dibi zamandır. Bunu normal kameranın yaptığı çekimle karşılaştırabiliz. Anne karnındaki bebek haraket ettiğnde, bunu sanki bir kamerayla çekiyormuş gibi eş zamanlı olarak kaydetmekteyiz.

Üç Boyutlu (3D) Ultrasonun Avantajlı Yönleri

3D Ultrason cihazları ile çok erken döneminde cinsiyet tayini, yarık damak, yarık dudak gibi yüz anomalileri, eksik parmak veya eğri ayak-el gibi ekstremite anomalileri, bel açıklığı (spina bifida ) veya beynin fıtıklı kesesi (ensefalosel) gibi beyin ve omurilikten kaynaklanan rahatsızlıkların erken tanısı konulabilmektedir.
Diğer taraftan geleneksel iki boyutlu ultrasonografide bebeğin el ve ayak parmaklarını tam anlamı ile değerlendirebilmek her zaman mümkün olmayabilir.
Ense kalınlığı ölçümüyle görülen "mongolizm" (Down sendromu-trizomi 21) 3D ultrason sayesinde 3. ayda taranabilmektedir.
Bu nedenlerle üç boyutlu ultrasonlar geleneksel- standart 2d ultrasonlara göre tercih edilmektedir. 

Yine, üç boyutlu ultrasonlar ile çiftlerin ayrı bir mutluluk ve farklı bir heyecanla bekledikleri ikiz, üçüz bebeklerin  gelişimi de daha net bir şekilde izlenebilmektedir.

3D ultrasonlar geleneksel iki boyutlu inceleme özelliğinin yanı sıra, hem renkli Doppler, hem de 3. boyut özelliğini birlikte içermesi ile bebek heyecanına kapılan ailelere üçüncü aydan (14. haftadan itibaren) itibaren cinsiyeti öğrenme ve renkli fotoğraflarını alma fırsatı tanımaktadır.

Siyah beyaz ve 2 boyutlu ultrasona göre anne karnındaki bebeğin hem bir buçuk ay daha önce görüntülenmesine, hem de net fotoğraf kalitesindeki renkli görüntüsünü elde etmeye olanak sağlayan 3 boyutlu (eş zamanlı) renkli ultrason, anne babaların hamileliğin 3. ayından itibaren bebeklerinin fotoğrafına kavuşmalarını sağlamaktadır. 

Tüm bu özellikleri  ile 3 boyutlu ultrason ailelere  bebeklerinin sağlık durumundan sonra, en fazla kime ve neye benzediğini merak ettikleri için, çekimler sırasında eli, ayağı, burnu, yüzü gibi detayları yorumlama ve bebeği birilerine benzetmeye çalışma gibi hoş anlar yaşatmakta ve hamilelik sürecindeki heyecanın güzel anılara dönüşmesini sağlamaktadır. Ayrıca bu görüntüler tek resimler halinde fotograf kağıdına veya uzun görüntüler halinde DVD VE CD ' ye kaydedilmekte, ilerde tekrar bakmak için hoş bir anı olarak saklanabilmektedir.


 

DOPPLER ULTRASONOGRAFİ

Doppler Ultrasonografi yöntemi ile bir organın veya damarının kan akımını

inceleyebiliriz. Kan akımının miktarı, akımı engelleyen yapı varlığı,

akımın normal yönde olup olmadığı değerlendirilebilir. Akan kan, kırmızı

ya da mavi renk şeklinde gözle görülebilir. Akan kanın miktarı ile ilgili

ölçümler yapılabilir. Bu esnada cihazdan kalp atışlarına benzer sesler

duyulur. Cihazın çalışma prensibi, sesin hareket eden yapılardan yansırken

frekans değişikliği göstermesidir. Doppler incelemeleri, normal

ultrasonografi cihazları ile yapılır. Ancak bunlarda farklı bilgisayar

donanımı mevcuttur.

Doppler Ultrasonografi incelemesi, Doppler ultrason cihazına bağlı bir

prob yardımıyla ve incelenecek organ ya da damar üzerine jel sürülerek

gerçekleştirilir. Jeller, probun hava ile temasını önler ve gönderilen

sesin daha derin dokulara ulşmasını sağlar.

Doppler Ultrasonografi incelemesi ile :

Kol ve bacak damarları,

Karaciğeri besleyen damarlar

Böbreği besleyen damarlar

Boyun damarları

Gebelerde, anneye ve fetuse ait damarlar

Erkeklerde testisleri besleyen damarlar

Gözü besleyen damarlar;

Vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan bir kitlenen damarlanması

incelenebilir.

İnceleme öncesinde önemli bir hazırlık gerekmemektedir. Ancak karın

içindeki bir organ (karaciğer, böbrek v.b.) incelenecek ise hastanın aç

olması, oluşabilecek gazı engelleyerek incelemenin daha kaliteli

gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle karın bölgesindeki damarların

incelenmesi için 1 aya kadar çocuklarda emzirme süresi kadar, 5 yaşına

kadar çocuklarda 4 saatlik, 10 yaşına kadar olanlarda 6 saatlik ve

büyüklerde 12 saat açlık gereklidir. Bu süre içerisinde sigara dahil hiç

bir şey yenilip içilmez. Karın bölgesi incelemeleri dışında önceden bir

hazırlık gerekmemektedir. İnceleme sırasında gözlük, saat, metal eşya gibi

cisimlerin çıkartılması gerekmez. Ancak incelenecek bölgenin, probla temas

alanının sağlanması için açıkta olması gerekir. Bu nedenle hasta masaya

yattığı sırada, o bölgedeki giysiler soyundurulur.

İnceleme sırasında, karın bölgesinin iyi incelenmesi için hastadan

nefesini tutması istenir. Bunun için derin nefes aldıktan sonra

olabildiğince hareketsiz kalıp, nefesi vermemek gerekir. Bu süre kişiye

göre değişmekle birlikte ortalama 15-50 saniyedir.

Doppler Ultrasonografi incelemesi, tıpkı Ultrasonografi incelemesinde

olduğu gibi radyasyon içermeyen bir tanı yöntemidir. Yanlızca ultrason

enerjisi (yüksek frekanslı ses) kullanılır. Ultrason enerjisi, vücuttaki

dokularla etkileşir. Bu etkileşim, dokuların ısısını artırmak şeklindedir.

Isı artımı 1.5ºC olabilir. Özellikle anne karnındaki fetüslerde ısı

artımının 41ºC'yi geçmesi zararlıdır. Ancak, tanı amacıyla kullanılan

sınırlarda bu kadar yüksek ısı artımı oluşmaz. Oluşmasına neden olabilecek

inceleme şekillerine karşı radyologlar zaten eğitim almaktadır. Gebelikte

uygulanan Doppler incelemelerinin, çocuk doğduktan sonraki davranış ve

okul başarısına olumsuz etkisi gösterilememiş, kansere neden olduğu

konusunda bir bulgu bugüne kadar ortaya çıkmamıştır.

İnceleme sırasında damar içine ilaç verilmemektedir. Ancak, son yıllarda

özellikle karın içindeki gaza bağlı veya herhangi bir nedenle net

izlenemeyen damarların incelenmesinde; damarları daha ayrıntılı ortaya

çıkaran ve herhangi bir yan etkisi olmayan ilaçlar da kullanılmaya

başlanmıştır. Bunlara "ultrason kontrast maddesi" adı verilmektedir.

Prob

Kan akımı ölçülmek istenen organ ya da damar üstüne yerleştirilen ve

doppler ultrason cihazına bir kablo ile bağlı bölüm

Kol ve bacak damarları

Atar ve toplar damarlardaki kireçlenme plaklarına bağlı oluşan darlık,

pıhtı oluşumları ve toplar damarlarda yetmezlik (varisler) olup

olmadığının saptanmasını sağlar. "Üst/alt ekstremite arteriyel ve/veya

venöz Doppler" incelemesi adını alır.

Karaciğeri besleyen damarlar

Siroz v.b. hastalıklarda karaciğeri besleyen damarlarda meydana gelen

değişiklikleri incelemek için kullanılır. "Portal Doppler" adını alır.

Böbreği besleyen damarlar

Diabet, hipertansiyon vb hastalıklarda böbreği besleyen damarların ne

düzeyde etkilendiğini saptamak için kullanılır. "Renal Doppler" adını

alır.

Boyun damarları

Boyunda, beyine giden ana atar damar ile dallarında kireçlenme plaklarına

bağlı oluşan darlıkları ya da beynin arka kesimini besleyen damarların

akım miktarını saptamak için kullanılır. "Karotis ve vertebral sistem

Doppler" adını alır.

Gebelerde, anneye ve fetuse ait damarlar

Son adet tarihine göre gelişme geriliği şüphesi olan fetüslerde,

hipertansiyonu olan gebelerde kan akımının hızı ve özelliği incelenerek

olası anomaliler saptanır. "Obstetrik ve jinekolojik Doppler" adını alır.

Erkeklerde testisleri besleyen damarlar

Testisleri besleyen damarlarda meydana gelen düzensiz genişlemeler

damarlardaki yetmezliğe bağlıdır ve erkeklerde kısırlığın önemli bir

sebebidir. Bu damarlara yönelik yapılan incelemede toplar damarlardaki

olası yetmezlik (varisler) saptanabilir. "Skrotal ya da testis Doppleri"

adını alır.

Gözü besleyen damarlar

Diabet, hipertansiyon vb hastalıklarda göz damarlarında meydana gelen

değişikleri saptar. "Göz Doppleri" adını alır.

Vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan bir kitlenen damarlanması

Bir kitleyi (uru) besleyen damarların olup olmaması o kitlenin iyi huylu

ya da kötü huylu olduğunu saptamada önemli bir kriterdir. Kitlenin çok

kanlanması bu kitlenin habis özellik taşıdığının bir göstergesidir.

"Kitleye yönelik Doppler" şeklinde adlandırılır.


 


 


 


 


 


 


 

www.radistanbul.com

www.goruntulememerkezi.com

www.ikinciduzey.com

Tüm batın, üriner sistem, pelvik, troid ultrasonlarına ek olarak gebelerde 2. Düzey ultrason, gebelik ultrasonu, 3d 4d boyutlu ayrıntılı ultrason çekimleri, mamografi, kemik dansitometri, osteoporoz testi,tüm renkli doppler ve tüm ultrsonografik incelemeler

Doğuma Genel Bakış

Bir Çocuk Yetiştirmek

Eşlerin Muayenesi

Kadında Aylık Çevrim

Fertilizasyon

Kalıtsal Tehlikeler I

Kalıtsal Tehlikeler II

Kısırlık = Sterilite

Kısırlık Araştırmaları

Evlat Edinme

Gebelik Belirtileri

Gebeliğin Tespiti

Bebeği Bekleyiş

Doktor Muayenesi

Gebelikle Yeni Sorunlar

İlk Üçayda Vücuttaki Değişiklikler

İlk Üçayda Beslenme

Gebelikte Sağlık ve Bakım

Gebelikte İlaç Kullanımı

Gebelikte Bulaşıcı Hastalıklar

Kendiliğinden Düşük

İkinci Üçaylık Dönem

İkinci Üç Aylık Dönemin Sorunları

İkiz Gebelik

Doğuma Hazırlık

Son Üçayda Vücuttaki Değişiklikler

Emzirmeye Hazırlık

Son Üçayda Sorunlar

Gebelikte Özel İncelemeler

Ultrasonografi

Amniyoskopi

Amniyosentez

Biyofizik ve Biyokimyasal Kontroller


 


 


 


 


 


 


 


 

Gebelik Hesaplayıcısı


 


 

Yavrunuzun Sağlığı İçin

Babaya Öneriler

Sağlık Muayenesi

Gebelik Testi Öyküsü

Çiftin Kısırlığa Tepkisi

Gebe Kalmak / Önlemek

Varolduğunu Öğrendiğim Zaman

Düşük

Pratik Öneriler

Gebelik ve Jimnastik

Gebelik ve Cinsel Yaşam

Frengi ve Verem


 


 

http://www.goruntulememerkezi.com/


 


 


 

Anne ve Çocuk Beslenmesi :

Anne Karnında

Doğumdan 6. Aya

7 - 12. Aylarda

1 - 3 Yaşlarda

4 - 6 Yaşlarda

Özel Durumlarda


 


 


 


 


 


 


 

İKİNCİ DÜZEY FETAL ULTRASONOGRAFİDE


 

  1. ANENSEFALİ
  2. ENSEFALOSEL
  3. SPİNA BİFİDA
  4. MENENGOSEL
  5. MİYELOMENENGOSEL
  6. DANDY WALKER MALFORMASYONU
  7. CHOROİD PLEKSUS KİSTİ
  8. ARAKNOİD KİST
  9. HİDROSEFALİ
  10. GASTROSCHİSİZ
  11. OMFALOSEL
  12. FETUS PAPİRACEUS
  13. ÇOĞUL GEBELİK
  14. FETAL ASİT
  15. POLİHİDROAMNİOS
  16. OLİGOHİDROAMNİOS
  17. RENAL ANOMALİLER
  18. SSS ANOMALİLERİ
  19. EKSTREMİTE ANOMALİLERİ
  20. KRANYAL ANOMALİLER
  21. MEGAURETER
  22. UPJ OBSTRUKSİYONU
  23. BARSAK ATREZİLERİ
  24. DUDENAL ATREZİLER
  25. KALP ANOMALİLERİ BOŞLUKLAR
  26. VB ANOMALİLER ARAŞTIRILMAKTADIR.

http://www.goruntulememerkezi.com/

Ekstremitelerde arterial ve venöz doppler, karotis vertebral doppler, renal arter doppleri, gebelik doppleri de dahil olmak üzere tüm doppler uygulamaları,

KISA BİLGİLER


 

RENKLİ DOPPLER ULTRASONOGRAFİ

http://www.goruntulememerkezi.com/

Vücuttaki damarlar içerisinde akan kanı görüntüler. Ağrısız bir tanı yöntemidir. Prob adı verilen bir alet incelenecek damarın üzerindeki ciltte gezdirilir. Prob ses dalgalarını vücuda gönderir ve yansıyan ekoları tekrar alır. Bilgisayar aracılığı ile organlardan yansıyan ses dalgaları görüntü haline dönüştürülür. Damarlar içerisinde akan kan hücrelerinden yansıyanlar 'Doppler etkisi' oluşturur. Bu olay sabit duran bir kişiye yaklaşan ve yanından geçerek ondan uzaklaşan ambulansın sireninin kulağımızda bıraktığı etkiye benzer. Aynı şekilde proba yaklaşan ve uzaklaşan kan hücrelerinden yansıyan ses dalgaları damarların farklı renklere boyanmasına neden olur. Böylece vücutta normalde ters yönde akım içeren atar ve toplar damarlar birbirinden ayırtedilebilir.


 

Ne İşe Yarar?

Renkli Doppler ultrasonografi ile vücudumuzun hemen her bölgesinde arter ve venlerdeki hastalıklar tanınabilirler.


 

Ultrason Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kan damarlarınızın incelenmesi için renkli Doppler ultrasonografi tetkiki yaptıracaksanız ultrason ile ilgili bilginiz olmasına veya geçmişte bu tetkiki yaptırmış olmanıza rağmen hala sorularınız olabilir. Bu sorular Amerikan Ultrasonografi Enstitüsü (AIUM) nün yayımlanmış verileri göz önüne alınarak cevaplandırılmaya çalışılmıştır.

Ultrason Nedir?

Ultrason insan kulağının duyamayacağı yükseklikte frekansa sahip ses dalgasıdır. Cildin üzerinde gezdirilen bir prob yardımıyla vücuda gönderilen ses iç organlardan geri yansır. Yansıyan dalgalar (ekolar) prob tarafından tekrar alınır ve elektronik bir cihaz yardımıyla iç organların ekranda izlenebilen görüntüleri haline dönüştürülür. Bu tip ultrason 2D veya iki-boyutlu ultrason olarak adlandırılır. Devamlı olarak değişen bu görüntüler videokasete veya film kağıdına kaydedilebilir.

Renkli Doppler Ultrason Nedir?

Kan akımını değerlendirmek için kullanılan özel bir ultrason tipidir.

Geri dönen ekoların oluşturduğu görüntüler küçük monitörden izlenir. Ayrıca hareket eden kanın yansıttığı, geri dönen ses dalgaları cihazdaki hoparlörlerden duyulabilir. Bu sesler ağaçlara çarpan rüzgarın sesine benzer. Doktorun ekranda görüntüleri daha rahat görebilmesi için incelemenin yapıldığı oda işlem sırasında karanlıktır.

Klinikte kullanılan birkaç çeşit Doppler ultrason tipi vardır:

1. Devamlı Dalga renkli Doppler Ultrason: Kan damarlarındaki akım hakkında bilgi sağlamak için ses dalgalarının amplitüdündeki değişiklikleri kullanır. Tetkiki yapan hekim daralmış bir bölgeden geçen kan akımını değerlendirmek için probun oluşturduğu sesleri dinler. Ses farklılıklarına gore tanıyı koyar.

2. Dupleks Doppler Ultrason: Dupleks Doppler ultrason kan damarlarının ve damarları çevreleyen organların görüntüsünü almak için standart ultrason yöntemlerini kullanır. Ayrıca bir bilgisayar Doppler seslerini, incelenen damardaki kan akımının hızı ve yönü hakkında bilgi veren grafiklere çevirir. Bu tip Doppler ultrasonla vücut içindeki yapıları görmek ve bu yapıların içindeki kan akımını değerlendirmek aynı anda mümkün olur. Bunu gerçekleştirmek için ultrason makinası aynı anda iki ultrason yöntemini birlikte kullanır. Sadece damardaki kan akımının değerlendirilmesi isteniyorsa dupleks Doppler ultrason kullanılır.

3. Renkli Doppler Ultrason: Kan damarlarının içerisinde akan kanı temsilen bir bilgisayar Doppler seslerini kan damarlarının görüntüleri üzerine düşürür. Damardaki kan akımının hız ve yönünü temsil eden renkler biçimine çevirir.

4. Power Doppler Ultrason: Power Doppler ultrason akan kana renkli Doppler ultrasondan 5 kat daha duyarlı olan tekniktir. Power Doppler ultrason standart renkli Doppler ultrason yöntemiyle çok zor veya imkansız olan görüntüleri elde edebilir. Ayrıca, power Doppler ultrason karaciğer, böbrekler, testisler gibi parankimatöz organlarda kan damarlarındaki akımı değerlendirmek için kullanılır.

Doppler Ultrasonografi Neden Yapılır?

Doppler ultrason incelemesi kan damarları ve kanın damarlardan geçişi hakkında çok önemli bilgiler verir. Özellikle atar damar ve toplar damarlardaki problemleri değerlendirmek için çok uygun bir yöntemdir. Vücudumuzun her yerinde kan damarları olduğundan Doppler ultrason vücudumuzun hemen hemen her yerinde kullanılabilir. En sık kullanılan bölgeler boyun, kalp, karın ve bacaklardır.

Boyunda, renkli doppler ultrason en sık şah damarlarını ve vertebral arterleri (karotis vertebral ) incelemek için kullanılır. Bu damarlar beyine kan taşırlar ve tıkanabilirler. Tıkanma ''inme''ye neden olabilir. Doppler ultrason ile kan akımı ve yönünün doğru olup olmadığı hakkında bilgi edinilir.

Karın bölgesinde, Doppler ultrason başlıca tansiyon yüksekliğini araştırmak amacıyla böbreklerin, siroz gibi hastalıkları değerlendirmek için karaciğerin, dalak karın ağrısı nedenini araştırmak için barsaklara kan taşıyan damarların, tümör içi ya da komşuluğundaki damarların değerlendirilmesinde kullanılır.

Bacaklardaki kan akımının değerlendirilmesinde, atar damarlardaki tıkanıklıkların, toplar damarlardaki pıhtıların yada bacak şişmesinin nedeninin gösterilmesinde temel yöntemdir.

Tetkik Öncesi Hazırlık Gerekir mi? Tetkik Sırasında Ağrı Olur mu?

Çoğu Doppler ultrason incelemesi için hazırlık gerekmez. Karın bölgesini içeren incelemeler için tetkik öncesi 6 saat açlık istenir. İnceleme sırasında kullanılan ve cilde sürülen jel kolayca silinebilmesine rağmen kolay yıkanabilen bir giysi giyilmesi önerilir. İnceleme ağrılı değildir. 

Doppler ultrason incelemesi ortalama 15 – 60 dakika sürer. İşlemin süresi incelenecek vücut bölgesine ve anatomisinin zorluğuna göre değişir. Arteriyoskleroz (damar sertleşmesi) hastalığında damarları değerlendirmek güç olabilir ve tetkik daha fazla zaman alabilir.

Doppler ultrason konusunda uzmanlaşmış hekimler tarafından yapılır ve değerlendirilir.

Kontrol tetkikleri hastalığın tedaviye cevap verdiğini veya ilerlediğini değerlendirmek için gerekli olabilir.

Bilinen zararlı bir etkisi yoktur. Yıllardır yaygın olarak kullanılan tanısal ultrasona ait bildirilmiş yan etki bulunmamaktadır. Gelecekte ultrasonun olası biyolojik etkilerinin tanımlanması ihtimalinin olmasına rağmen, bugünkü bilgilerimiz ultrasonun hastalara faydalarının, eğer varsa bile, risklerinden daha ağır bastığı yönündedir.


 


 

VARİS NEDİR?

Derimizin altındaki yüzeyel toplardamarların yetmezliğidir. Bir başka deyişle, bacaktaki yüzeyel toplardamarların genişleyerek kıvrıntılı büküntülü bir görünüm alması ve derinin altında görünür olmasıdır. Bunun temel nedeni
de toplardamarların içinde bulunan
kapakçıkların bozulmasıdır.
Varisler deriden gözüken kırmızı, mavi - mor ince ya da parmak kalınlığına varabilen damar genişlemeleri şeklinde görülebilir. Genetik yatkınlığı olanlarda, kadınlarda, ayakta uzun süreli kalmayı gerektiren meslek gruplarında (hekimler, öğretmenler vs) daha sık görülmektedır. Varisi olan kadınların hamilelik dönemlerinde varis şiddeti artabilmektedir.

Günümüzde kapakçıkların bozuk olup olmadığı renkli Doppler ultrasonografi ile kolaylıkla tanınabilmektedir.


 

  • PENİL RENKLİ DOPPLER

    Sertleşme problemi (ereksiyon kusuru-impotans) varlığında penisin kan akımının bozuk olup olmadığına bakılır.  


     

    Ereksiyon Kusuru (İmpotans) Nedir?

    Erkek cinsel organı penis, normal koşullarda yumuşak bir dokudur. Cinsel uyarı karşısında bu bölgeye kan getiren atar damarlarda akım artar. Kanın geriye dönüşünü sağlayacak toplar damarlarda ise kasılma olur. Peniste süngersi cisimler içerisinde hızla biriken kan geri çıkamaz. Bu birikme, penisin şişmesine ve sertleşmesine neden olmaktadır. Erkek cinsel organının cinsel birleşme için gereken sertliğe ulaşamaması impotans, iktidarsızlık olarak isimlendirilir.

    Başlıca Nedenleri Nelerdir?

    İmpotans bir hastalık değildir.
    Bir takım sorunların kendisini ikincil olarak gösterme şeklidir. Günümüzde bu sorun üzerinde ciddi çalışmalar yapılmış ve nedenleri 4 ana grupta belirlenmiştir:

    1.Psikolojik nedenler
    2. Fiziksel nedenler
    3. Hem ruhsal hem fiziksel nedenler
    4. Nedeni bilinmeyenler

    Yaklaşık %85 olguda neden fiziksel (organik) dir. Olguların %10' dan biraz daha fazlası ise psikolojik nedenlidir. Yani bütün sorun kişinin düşüncelerinde saklıdır. %5 kadar olguda neden bilinememektedir. Bir erkekte bir kez impotans görüldüğünde, bunu hep yaşamak korkusu psikolojik nedenli impotansa dönüştürebilir. Eğer bir fiziksel neden bulunamıyorsa psikolojik impotans olduğu düşünülür. Kötü evlilikler, düşük cinsel performans, iş stresi, depresyon impotans nedeni olabilir.

    Her erkek hayatında bir ya da birkaç geçici impotans dönemi yaşar.

    Fiziksel impotans nedenleri arasında Diabetes Mellitus (şeker hastalığı), damar hastalıkları, pelvis bölgesinin ciddi operasyonları, bel kemiği travmaları gelir. Ayrıca;

    Endokrin (hormonal) Nedenler: Ereksiyon için, başta testesteronun etkisine ihtiyaç vardır. Eksikliğinde mutlaka impotans görülmez. Tiroid hormonlarının eksikliği de tam olmayan ereksiyona neden olabilir. Prolaktin hormonunun fazlalığı testesteron yapımını azaltacağından ciddi impotansa neden olabilir.

    Bazı ilaçlar: Östrojenler, anti-androjenler, LHRH analogları, beta blokerler, kalsiyum antagonistleri, MAO inhibitorleri, trisiklik anti-depresanlar da impotans nedeni olabilmektedir. 

    Madde Bağımlılığı İmpotans Yapar mı?

    Alkol, sigara gibi madde bağımlılıkları da impotans konusunda ciddi sorunlar yaratmaktadır.

    İmpotansta Renkli Doppler İnceleme Nasıl Yapılır?

    www.radistanbul.com

    www.goruntulememerkezi.com

    www.ikinciduzey.com

    http://radistanbul.blogspot.com


     

    Renkli Doppler ultrasonografi ile penise arterler ile yeterli kan gelip gelmediği, yeterli kan geliyorsa, gelen kanın penis içerisinde yeterince kalıp kalmadığı (toplar damar kapaklarının sağlam olup olmadığı) tespit edilir.

    Penis içi kapiller damarların genişlemesini sağlamak amacıyla inceleme sırasında penis içerisine damar genişletici bir ilaç -hasta yaşı göz önüne alınarak- belirli dozda verilir.

    Penis cildi üzerine jel sürülerek ultrasonografi probu ile penis içi damarlar değerlendirilir.

    İnceleme ağrılı değildir. Bazen penis içerisine verilen ilaç hafif yanma hissi verebilir.

    İlk defa 1980' li yıllarda kullanılan renkli Doppler ultrasonografi, ereksiyon kusurunda patolojinin damar kaynaklı olup olmadığını belirler. Tetkikin yapıldığı odanın sessiz ve loş olması gerekir. Hastanın da gergin olmaması tetkikin doğruluk oranını artırır.

    Peniste oluşan sertleşmenin kaybolma süresi bazen (özellikle psikolojik impotansta) uzayabilir. Bu nedenle test sonrası cinsel uyarı, mastürbasyon ve cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.

    Tetkikin Zararlı Etkisi Olur mu?

    Renkli Doppler ultrasonografi ne inceleme sırasında ne de inceleme sonrasında hiç bir zarar vermez. Cinsel hayatı olumsuz yönde etkilemez.

    www.radistanbul.com

    www.ikinciduzey.com


     


     


 


 


 

  • Ağız ve diş sağlığında en ileri görüntüleme teknikleri kullanılarak dijital panoramik diş röntgeni, temporomandibular ve sinüs grafileri ve sefalometrik röntgen çekimleri,

    Mammografi çekimleri,

    www.radistanbul.com

    www.ikinciduzey.com


     


     


     

    TİROİD ULTRASONOGRAFİSİ

    Tiroid bezi boyunda yer alan ve metabolizmayı düzenleyen bir organdır. Diğer yüzeyel vücut organları gibi ultrasonografi ile kolaylıkla değerlendirilebilir. Tetkik ağrısızdır ve hazırlık gerektirmez. Tiroid ultrasonu guatr (tiroidin büyümesi), nodül (kistik, tümöral olabilir) araştırılması için kullanılabilir.

    Jel sürülerek ses dalgası gönderen prob boyun üzerinde gezdirilir ve tiroid bezinden yansıyan ses dalgaları bilgisayar yardımıyla monitörde görüntü oluşturur. İncelemenin radyasyon riski yoktur. Tümör şüphesi varsa ultrason rehberliğinde ince iğne ile hücre örnekleri alınıp sitolojik inceleme yapılabilir.

      

      

     


     


     


     

    KALÇA USG

    KALÇA ULTRASONU

    Yenidoğan ve süt çocukluğu döneminde kalça ekleminin değerlendirilmesinde kullanılan basit ve ağrısız bir yöntemdir.

    Ne Zaman Yapılması Uygun Olur?

    Doğumdan sonraki ilk günlerde yapılabilir. Anglo-Amerikan literatüründe işlem için en uygun zaman doğum sonrası 3. hafta ile 6. hafta arasıdır. Ancak 5-6 aya kadar (bebek kilolu değilse 10-12 aya kadar) yapılabilmesi mümkündür.

     
     

    Nasıl Yapılır?

    Bebek, bezi açık şekilde muayene masasına yan yatırılır. Ilık jel sürülmüş prob yardımıyla kalça eklemleri bacaklar düz ve kıvrılmış pozisyonda iken incelenir. Bebeğin ağlaması ve hareketleri işlemi güçleştireceğinden, sakin olması için inceleme öncesi doyurulması tavsiye edilir.

    Ne Kadar Sürer?

    Genellikle 5-15 dakika içerisinde biter.

    Kalça ekleminin anormal gelişiminin ya da yerleşiminin gösterilmesinde son derece duyarlıdır. İncelemenin sonucu çıkık saptanırsa tedaviye erken başlanmış olacağından ameliyata gerek kalmaz. Bacağı kurbağa pozisyonunda tutan bandajların birkaç ay kullanılması ile kalça tamamen normale döner. Tedavinin etkinliği de ultrasonografi ile takip edilir.

    Erken çocukluk döneminde açıklanamayan topallama olduğunda, kalça ekleminin geçici sinoviti denen, eklem hareketlerini sınırlayabilen iltihabi durum ultrasonografi ile görülebilir.

    PEDİATRİK USG


     


     

    MAMOGRAFİ

    www.radistanbul.com

    www.goruntulememerkezi.com

    www.ikinciduzey.com


     

    Memelerin düşük dozlu X ışını (Röntgen ışını) yardımı ile detaylı görüntüsünün çıkarılmasıdır.Meme muayenesi esnasında bulunan şüpheli bir kitlenin yerinin ve özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yaygın ve etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Elli yaşın üzerindeki kadınlarda bulunan kitlelerin %85 ile %90' ının hissedilebilir büyüklüğe ulaşmasından 2 yıl kadar önce mamografi ile belirlenebileceği tahmin edilmektedir. Meme kanseri açısından hiçbir risk faktörü bulunmayan, hiçbir şikayeti olmayan ve yıllık meme muayeneleri normal olan kadınlarda da belli aralıklarla meme kanseri tarama testi olarak rutin mamografi önerilmektedir.

    Mamografi Ne Zaman Yaptırılmalıdır?

    www.radistanbul.com

    www.ikinciduzey.com


     

    Mamografi incelemesine başlamadan önce mutlaka dikkatli bir meme muayenesi de yapılırsa tanı olasılığı artacaktır. Meme kanseri kadınlarda nispeten sık görülen bir kanserdir; kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı almaktadır. Her 12 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanmakta ve her 25 kadından biri meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Tarama testlerinin amacı bir hastalığın ortaya çıkacağını önceden anlamaya çalışmak veya hastalığı erken evrede yakalamaktır. Mamografinin kadınlara belli aralıklarla yapılmasının doktorlar tarafından şiddetle önerilmesinin nedeni, bu tarama testi sayesinde meme kanserinin erken tanınabilmesiyle hastalığa bağlı ölüm riskinin %25-80 oranında azaltılabilmesidir. Tarama amaçlı mamografiye meme kanseri açısından risk faktörleri bulunmayan kadınlarda 40 yaşında başlanmalı, 50 yaşına kadar 2 yılda bir, daha sonra yılda bir rutin olarak uygulanmalıdır. Yapılan meme muayenesinde bir sorun saptanması durumunda veya kadının her ay kendi yaptığı meme muayenesi esnasında bir kitle saptaması ve bunun doktor muayenesiyle doğrulanması durumunda mamografi yenilenir. Otuz yaşın altındaki kadınlarda meme dokusunun yoğun olması nedeniyle görüntülemenin zor olması, meme kanseri görülme olasılığının oldukça düşük olması nedeniyle rutin mamografi önerilmez. Bu yaş grubunda genellikle meme ultrasonografisi yapılır. Ailede (anne, kardeş) meme kanseri varsa veya meme kanseri risk faktörleri olan kadınlarda mamografi aralıkları hekim tarafından düzenlenir.

    Tarama mamografi meme dokusunun adet döngüsünün içinde en iyi görüntülenebildiği dönemde yapılmalıdır. Bu dönem adet kanamasının başladığı ilk hafta içerisinde hormon seviyelerinin nispeten düşük olduğu günlerdir.

    Mamografi Diğer Tetkiklerden Farklı mıdır?

    Mamografi, özel bir röntgen cihazı yardımıyla her iki memenin sıkıştırılarak çeşitli pozisyonlarda filmlerinin alınmasıdır. Mamografi çekimi esnasında meme dokusunun iyice sıkıştırılmasının amacı daha küçük lezyonları görebilmek ve radyasyon dozunu en düşük seviyeye indirmektir.

    Önceden Yaptırılmış Meme Tetkikleri Önemli midir?
    Mamogramlar yorumlanırken genellikle önceki yıllardaki görüntüler de dikkate alınır. Bu nedenle mamografi filmlerinin ve raporlarının muhafaza edilmesi ve düzenli olarak radyoloji uzmanına sunulması son derece önemlidir.


    Elde edilen görüntüler incelenirken meme dokusunda kitle, mikrokalsifikasyon (kireçlenme) aranır, süt bezlerinin meme dokusu içindeki yapısı ve dağılımına bakılır, meme cildinin kalınlığı, koltuk altı lenf bezlerinin durumu değerlendirlir.

    Mamogramlarda saptanan kitlenin solid mi (tümöral) yoksa kistik mi (sıvı içerikli) olduğunu anlamak için doktor tarafından istenmemişse bile "ücret talep edilmeden" ultrasonografik ek inceleme (kontrol) yapılır. Kanser düşündüren bir görüntü varsa biyopsi önerilir.


    Mamografi memedeki değişiklikleri hastanın kendisi ya da doktoru tarafından hissedilemeyecek kadar küçük iken görüntüleyebilir. Ele gelen kitle varsa, bunun kanser olup olmadığının belirlenmesinde kullanılır.


    Biyopsi lokal anestezi sonrası kuşkulu dokudan iğne ile hücre örneği alınarak patoloji laboratuvarında kanser olup olmadığının belirlenmesi işlemidir. Ultrasonografi rehberliğinde yapılabilir.

    MEME ULTRASONOGRAFİSİ

    Bu yöntemde prob tarafından memeye gönderilen yüksek frekanslı ses dalgaları değişik dokulardan yansıyarak yine prob tarafından toplanır ve bilgisayarlar aracılığı ile monitörde görüntülenir, radyasyon içermez.


    Muayenede ele gelen kitle veya mamografide anormal olduğu düşünülen bir alan ultrasonografi ile değerlendirilir. Ultrason özellikle tümör ile kisti (sıvı içeriklidir) ayırt etmekte faydalıdır


    Otuzbeş yaşın altındaki kadınlarda ilk kullanılacak tanı yöntemidir. Radyasyon içermediği için hamile kadınlarda meme incelemesinde ideal yöntemdir.

    Başka bir kullanım alanı da silikonlu memelerde sızıntı (kaçak) veya yırtık (rüptür) değerlendirmesidir.

    Ayrıca meme enfeksiyonlarının tanısında da güvenle kullanılır.

    Meme ultrasonu eşliğinde kist aspirasyonu ve biyopsi gibi girişimsel işlemler yapılabilir.


    Sırtüstü yatar durumdaki hastanın memesine ses dalgalarının geçirgenliğini artıran jel sürülür. Prob meme cildinde yavaşça gezdirilir. Görüntüler ekranda izlenir.


    Karşılaştırma gerekliliği nedeni ile iki meme de incelenmelidir. İşlem yaklaşık 20-45 dakika sürer.


     

    MAMOGRAFİ

    Memelerin düşük dozlu X ışını (Röntgen ışını) yardımı ile detaylı görüntüsünün çıkarılmasıdır.

    Meme muayenesi esnasında bulunan şüpheli bir kitlenin yerinin ve özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yaygın ve etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Elli yaşın üzerindeki kadınlarda bulunan kitlelerin %85 ile %90' ının hissedilebilir büyüklüğe ulaşmasından 2 yıl kadar önce mamografi ile belirlenebileceği tahmin edilmektedir. Meme kanseri açısından hiçbir risk faktörü bulunmayan, hiçbir şikayeti olmayan ve yıllık meme muayeneleri normal olan kadınlarda da belli aralıklarla meme kanseri tarama testi olarak rutin mamografi önerilmektedir.

    Mamografi Ne Zaman Yaptırılmalıdır?

    http://www.goruntulememerkezi.com/

    Mamografi incelemesine başlamadan önce mutlaka dikkatli bir meme muayenesi de yapılırsa tanı olasılığı artacaktır. Meme kanseri kadınlarda nispeten sık görülen bir kanserdir; kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı almaktadır. Her 12 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanmakta ve her 25 kadından biri meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Tarama testlerinin amacı bir hastalığın ortaya çıkacağını önceden anlamaya çalışmak veya hastalığı erken evrede yakalamaktır. Mamografinin kadınlara belli aralıklarla yapılmasının doktorlar tarafından şiddetle önerilmesinin nedeni, bu tarama testi sayesinde meme kanserinin erken tanınabilmesiyle hastalığa bağlı ölüm riskinin %25-80 oranında azaltılabilmesidir. Tarama amaçlı mamografiye meme kanseri açısından risk faktörleri bulunmayan kadınlarda 40 yaşında başlanmalı, 50 yaşına kadar 2 yılda bir, daha sonra yılda bir rutin olarak uygulanmalıdır.
    Yapılan meme muayenesinde bir sorun saptanması durumunda veya kadının her ay kendi yaptığı meme muayenesi esnasında bir kitle saptaması ve bunun doktor muayenesiyle doğrulanması durumunda mamografi yenilenir. Otuz yaşın altındaki kadınlarda meme dokusunun yoğun olması nedeniyle görüntülemenin zor olması, meme kanseri görülme olasılığının oldukça düşük olması nedeniyle rutin mamografi önerilmez. Bu yaş grubunda genellikle meme ultrasonografisi yapılır. Ailede (anne, kardeş) meme kanseri varsa veya meme kanseri risk faktörleri olan kadınlarda mamografi aralıkları hekim tarafından düzenlenir.

    Tarama mamografi meme dokusunun adet döngüsünün içinde en iyi görüntülenebildiği dönemde yapılmalıdır. Bu dönem adet kanamasının başladığı ilk hafta içerisinde hormon seviyelerinin nispeten düşük olduğu günlerdir.

    Mamografi Diğer Tetkiklerden Farklı mıdır?

    Mamografi, özel bir röntgen cihazı yardımıyla her iki memenin sıkıştırılarak çeşitli pozisyonlarda filmlerinin alınmasıdır. Mamografi çekimi esnasında meme dokusunun iyice sıkıştırılmasının amacı daha küçük lezyonları görebilmek ve radyasyon dozunu en düşük seviyeye indirmektir.

    Önceden Yaptırılmış Meme Tetkikleri Önemli midir?

    Mamogramlar yorumlanırken genellikle önceki yıllardaki görüntüler de dikkate alınır. Bu nedenle mamografi filmlerinin ve raporlarının muhafaza edilmesi ve düzenli olarak radyoloji uzmanına sunulması son derece önemlidir.

    Mamografi Filmi Okunurken Nelere Dikkat Edilir?

    Elde edilen görüntüler incelenirken meme dokusunda kitle, mikrokalsifikasyon (kireçlenme) aranır, süt bezlerinin meme dokusu içindeki yapısı ve dağılımına bakılır, meme cildinin kalınlığı, koltuk altı lenf bezlerinin durumu değerlendirlir.

    Mamogramlarda saptanan kitlenin solid mi (tümöral) yoksa kistik mi (sıvı içerikli) olduğunu anlamak için doktor tarafından istenmemişse bile "ücret talep edilmeden" ultrasonografik ek inceleme (kontrol) yapılır. Kanser düşündüren bir görüntü varsa biyopsi önerilir.

    Çok Küçük Tümörler Mamografide Görülür mü?

    Mamografi memedeki değişiklikleri hastanın kendisi ya da doktoru tarafından hissedilemeyecek kadar küçük iken görüntüleyebilir. Ele gelen kitle varsa, bunun kanser olup olmadığının belirlenmesinde kullanılır.

    Meme Biyopsisi Nedir? Ne Zaman Yapılır?

    Biyopsi lokal anestezi sonrası kuşkulu dokudan iğne ile hücre örneği alınarak patoloji laboratuvarında kanser olup olmadığının belirlenmesi işlemidir. Ultrasonografi rehberliğinde yapılabilir.

    MEME ULTRASONOGRAFİSİ

    Bu yöntemde prob tarafından memeye gönderilen yüksek frekanslı ses dalgaları değişik dokulardan yansıyarak yine prob tarafından toplanır ve bilgisayarlar aracılığı ile monitörde görüntülenir, radyasyon içermez.

    Hangi Amaçlarla Ultrasonografi Yapılır?

    Muayenede ele gelen kitle veya mamografide anormal olduğu düşünülen bir alan ultrasonografi ile değerlendirilir. Ultrason özellikle tümör ile kisti (sıvı içeriklidir) ayırt etmekte faydalıdır

    Ultrasonografinin Mamografiye Tercih Edildiği Durumlar Var mıdır? 

    Otuzbeş yaşın altındaki kadınlarda ilk kullanılacak tanı yöntemidir. Radyasyon içermediği için hamile kadınlarda meme incelemesinde ideal yöntemdir.

    Başka bir kullanım alanı da silikonlu memelerde sızıntı (kaçak) veya yırtık (rüptür) değerlendirmesidir.

    Ayrıca meme enfeksiyonlarının tanısında da güvenle kullanılır.

    Meme ultrasonu eşliğinde kist aspirasyonu ve biyopsi gibi girişimsel işlemler yapılabilir.

    Nasıl Yapılır?

    Sırtüstü yatar durumdaki hastanın memesine ses dalgalarının geçirgenliğini artıran jel sürülür. Prob meme cildinde yavaşça gezdirilir. Görüntüler ekranda izlenir.

    Ne Kadar Sürer?

    Karşılaştırma gerekliliği nedeni ile iki meme de incelenmelidir. İşlem yaklaşık 20-45 dakika sürer.

     


  •  
  • Kemik Yoğunluğu Ölçümü.
  • Hizmet verilen ilçeler, İSTANBUL ANADOLU YAKASI
  • ÜMRANİYE, ÜSKÜDAR, BEYKOZ, AĞVA, ŞİLE, ÇEKMEKÖY, ALEMDAĞ, REŞADİYE, TAŞDELEN, SULTANBEYLİ, PENDİK, KARTAL, MALTEPE, TUZLA, GEBZE
  • UYGUN TETKİK VE GÖRÜNTÜLEME FİYATLARI İLE İSTANBULDA BULUNAN TÜM KAMU VE ÖZEL HASTANE HASTALARINA HİZMET VERİLMEKTEDİR.


     


     


     

    RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ BİLGİLER


     

    Son dört yıldır ÜMRANİYE SONDURAKTA hizmet vermekteyiz.

    Amacımız güncel teknolojiyi deneyimli bir ekip ve uygun fiyatlarla hastalarımıza ulaştırmaktır.

    Vizyonumuz gelecekte bir MARKA olmak, teknolojiyi yakın takip etmek, kendimizi sürekli geliştirmektir.

    Hizmet verdiğimiz modaliteler hakkında bilgiler:


     

    KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ

    Kemik erimesi, mevcut kemik kütlesinin, mineral içeriğinin azalması ve zayıflaması sonucu süngerimsi hal alması ve kolayca kırılabilir bir duruma gelmesidir. Sonucunda da başta sırt bölgesi olmak üzere vücutta dinmeyen ağrılar, boy kısalığı ve kırıkların oluşumlarını görmekteyiz.
    KEMİK DANSİTOMETRE


     

    Kemiklerin yapısında yer alan maddelerin yoğunluğunu ölçen bir yöntemdir. Bu yöntemle kemik madde kaybı (osteoporoz) saptanır.


     

    Osteoporoz Nedenleri Nelerdir?

    1. Primer (yaş, cinsiyet, sigara, aşırı alkol tüketimi gibi yaşam tarzına bağlı nedenler)
    2. Sekonder (hastalıklar ve ilaçlar) sonucu oluşan madde kaybı

    Güvenli midir?

    Günlük hayatta bilgisayar kullanırken alınan radyasyon kadar X ışını kullanılır. Hiçbir yan etkisi yoktur.

    İnceleme Nasıl Yapılır?

    Yaklaşık 15 dakika civarında yatarak yapılan bir işlemdir. Ağrı ve acı kesinlikle yoktur. Sadece kımıldamadan yatmak gerekmektedir.


     

    Kimlere Yapılır?

    Kemik kaybı riskinin yüksek olduğu, menopoz sonrası kadınlar için ilk çekim normal ise 3 yılda bir kontrol amaçlı çekimler önerilmektedir. Kemik kaybı söz konusu ise kontrol periyodunu tedaviyi yapan hekim belirleyecektir.

    Hazırlık Gerekir mi?

    Hiçbir ön hazırlık gerekmemektedir, günün her saatinde çekilebilir.

    Kemik mineral dansitometrisi kemik yoğunluğunun ölçülmesidir. Yani kemiğin kırılganlık riskini belirleyen bir ölçüm yöntemidir.40 yaş ve üzeri kadınlar mutlaka kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmalıdırlar. Çünkü günümüzde kadınlar doğum sayısı, sigara kullanımı, yanlış beslenme alışkanlıkları, yeterli egzersiz yapamama gibi nedenler ile yüksek risk altındadırlar.Kemik erimesi kadınlara özgü bir hastalık değildir, erkeklerde de görülmektedir. Özellikle bazı metabolik hastalıklar,kortizon gibi ilaçların kullanımı kemik erimesine neden olurlar.

    ULTRASON US USG ULTRASONOGRAFİ

    Yüksek frekanslı ses ( ultrasound ) dalgalarının farklı yoğunluktaki doku yüzeylerinden yansıması ile iç organların görüntülenmesidir.

    Yumuşak doku patolojilerinin incelenmesinde ve organların sınırlarının belirlenmesinde kullanılan bir yöntemdir. Sıvılarda yansıma olmadığından kistik yapılar solid yapılardan kolayca ayrılabilirler.

    İç organ patolojilerinin tespitinde hastayı rahatsız etmeden kolay uygulanabilen noninvaziv bir yöntem olması nedeniyle tercih edilmektedir.

    Ultrason öncesinde ön hazırlık gerebilir. Bu nedenle randevu alınması ve randevu sırasında verilecek bilgilere dikkat edilmesi önemlidir.

    GEBELİKTE ULTRASON

    Bebeğin sayısı, geliş şekli, duruş şekli, anatomik yapısı, plasenta yerleşimi, amnion sıvı miktarı, gebelik yaşı, annedeki pelvik kitlelerin değerlendirilmesi için kullanılan en iyi yöntemdir. Ultrasonografinin bebek üzerinde şimdiye kadar kanıtlanmış bir yan etkisi bildirilmemiştir. Bilakis günümüzde gebelik takibinde güvenilir yöntemlerden biridir.

    • Erken gebelikte gebeliğin normal olup olmadığını ( dış gebelik, çoğul gebelik, mol, bozulmuş gebelik,...), gebelik yaşını saptamak için,
    • 11-14. haftalar arasında ense pilisi kalınlığı –nuchal translucency- ölçümü için,
    • 19-23. haftalar arasında ( ayrıntılı ultrason detaylı fetal analiz ) anomali taraması için,
    • 32. haftadan sonra bebek gelişiminin değerlendirilmesi için ultrason yapılmaktadır.


     

    MEME ULTRASONOGRAFİSİ

    Tanı ve tarama metodu olarak kullanılan meme ultrasonografisinde iyonize ışınlar kullanılmadığı ve insan sağlığına zararı tesbit edilmediği için günümüzde noninvaziv, ekonomik bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Adölesan dönemde, genç kadınlarda ve hamilelik döneminde primer görüntüleme yöntemidir. Bir çok meme kanserleri ultrasonografi ile tanınabilmektedir. Ancak ele gelmeyen kitlelerde yetersiz kaldığı için meme ultrasonografisi tek başına değil, mammografi ile beraber yapılmalıdır. Mammografiyi tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmalıdır.

    PROSTAT ULTRASONOGRAFİSİ

    Ultrasonografinin prostat kontrolünde avantajları hastaya zarar vermemesi, kolay uygulanması, maliyetinin düşük olması ve iyonize radyasyon içermemesidir. Transabdominal ultrason işleminde prostatın boyutu, ağırlığı ve anatomik şekli belirlenir. Transrektal ultrason işleminde bunların yanı sıra prostatın doku detayları da değerlendirilmektedir. Bu işlem esnasında Renkli Doppler ve Power Doppler metodları ile kanserden şüphelenilen alanların kanlanması değerlendirilebilmektedir.

    4 BOYUTLU ULTRASON

    4 boyutlu ultrasonografi klasik 2 boyutlu ultrasonografi kullanımını gereksiz kılacak ölçüde bir yöntem değildir. Her ikisinin de avantajlı olduğu üstünlükleri vardır. Örneğin, yarık damak ve dudak anomalilerinin saptanmasında, kol ve bacaklardaki bazı detay anomalilerin görülmesinde, nöral tüp defektlerinde 4 boyutlu ultrasonografi daha detaylı bilgi verebilmektedir. Buna karşın 2 boyutlu ultrasonografi bebeğin iç organlarını değerlendirmede hala 4 boyutlu ultrasonografiden üstündür.

    4 boyutlu ultrasonografi ile anne ve baba adayları doğmamış bebeklerinin gerçek görünümü ile normalde doğumdan sonra kurulması beklenen duygusal bağlarını daha önceden oluşturmaktadırlar.

    Görüntüler video formatında CD'ye kaydedip korunabilmektedir.

    JİNEKOLOJİK ULTRASONOGRAFİ

    Ultrason, insanların duyabileceğinden daha yüksek frekansa sahip bir sestir. Cildin üzerine veya vajina gibi bir vücut boşluğuna yerleştirilen prob adlı bir cihazla vücuda gönderilen ses dalgaları iç organlar tarafından geri yansıtılır. Dönen sesler (ekolar) aynı prob tarafından alınarak bir bilgisayar vasıtasıyla monitörde resme dönüştürülür. Ultrason görüntüleri videoteyp, film veya kağıda kayıt edilebilir. Tanısal ultrason tetkiki genellikle sonografi veya ultrasonografi olarak adlandırılır.


     

    Ultrason Güvenli midir?

    Ultrasonun tıbbi amaçlı kullanımına bağlı bilinen zararlı bir etkisi yoktur. Tanısal ultrasonun uzun yıllardır devam eden yaygın kullanımı herhangi bir yan etki ortaya çıkarmamıştır. Hayvanlarda yapılan çalışmalar tanısal ultrasonun herhangi bir yan etkisi olmadığını göstermiştir.

    Neden Yapılır?

    Elle yapılan pelvik muayenenin sağladığı bilgiler yeterli olmayabilir. Pelvik ultrason ile rahim ve yumurtalıklar görüntülenebilir. Ultrason elle yapılan muayene bulgularını açıklamak için yardımcı olabilir veya ek bilgiler sağlayabilir. Pelvik ultrason tetkikinin en sık yapılma nedenleri:

    -Kasık ağrısı
    -Anormal vajinal kanama,
    -Jinekolojik muayene sırasında şüpheli kitle araştırılmasıdır. 

    Pelvik Ultrason Nasıl Yapılır?

    Bu konuda profesyonel eğitim almış doktor tarafından yapılır. Pelvik bölgenin ultrason tetkiki için 2 yöntem vardır:

    1. Transabdominal Ultrason: Karnın alt bölgesinde cilt üzerine yerleştirilen bir prob yardımıyla yapılır.

    2. Transvaginal Ultrason: İnce çubuk şeklindeki prob üzerine koruyucu bir kılıf geçirilerek buna kayganlaştırıcı bir jel sürülür ve vajinaya yerleştirilir.

    Ultrason Tetkiki Ne Kadar Sürer?

    10-15 dakika kadar sürer.

    Özel Bir Hazırlık Gerekir mi?

    Abdominal inceleme sırtüstü yatar vaziyette yapılır. Daha iyi görüntü almak için mesane dolu olmalıdır. İşlemden önce su içmek ve idrara çıkmamak gerekir.

    Vajinal inceleme jinekolojik muayene pozisyonunda yapılır. İşlemden önce idrar kesesi boşaltılmalıdır.

    Ultrason Abdominal mi Yoksa Vajinal Yoldan mı Yapılmalıdır?

    Bu karar tetkikin yapılma sebebine bağlıdır. Bazı durumlarda sadece karın ultrasonu yapılması gerekebilir, bazı durumlarda ise sadece vajinal ultrason yeterli olacaktır. Ancak çoğu kez hem karın hem de vajinal ultrason gerekir. Bu kararı doktorunuz verecektir.

    Her bir incelemenin ayrı avantajları vardır. Abdominal yaklaşımla tüm pelvik bölgenin panaromik görüntüleri alınabilir. Bu yolla iç organların birbiri ile ilişkisi görülebilir. Vajinal yolla, prob inceleme alanına daha yakın olduğu için daha iyi görüntüler elde edilir. Vajinal yolla yapılan ultrason tetkiki erken gebelik döneminde fetal kalp atışlarını görmek, rahimin iç tabakasını değerlendirmek ve yumurtalıklardaki bir kistin boyutlarını ölçmek için çok faydalıdır.

    Vajinal Ultrason Zararlı mıdır?

    Ağrısız bir işlemdir. Genellikle jinekolojik muayeneden daha rahattır. Eğer vajinal kanama varsa, hamilelik olsa bile vajinal ultrasonun bir zararı yoktur.


     

    Doppler Ultrason Nedir?

     
    Pelvik organlara ve vücudun diğer kısımlarına giden kan akımını değerlendirmek için kullanılır. Kan akımları ultrason cihazının mikrofonundan duyulabilir, grafik ve renklerle gösterilebilir. İşlem sırasında acı hissedilmez. Doppler ultrason tetkikinin yapılmasına genellikle inceleme sırasında karar verilir.


     

    ENDOANAL ULTRASONOGRAFİ


     

    Terminolojik olarak anal ultrasonografi, rektal ultrasonografi, ERUS gibi isimler ile de anılmaktadır. Anüs ve çevre dokuların patolojilerinin incelenmesinde kullanılmaktadır. Küçük çaplı prob kullanıldığında anal kanal anatomisinin değişmemesi avantaj oluşturmaktadır.


     

    Hangi Durumlarda Kullanılır?


     

    1. Anal inkontinans (gaz-dışkı kaçırma): Sfinkter kasları ve çevre dokuların sağlam olup olmadığı görülmektedir.


     

    2. Bilinen rektal ve/veya anal kanser: Hastalığın evresini (yayılımını) belirlemede kullanılmaktadır. Ayrıca, tedavi sonrası hastalığın durumunu belirlemede de kullanılabilmektedir.


     

    3. Perianal fistül: Anüs çevresindeki akıntılı durumlarda genellikle, altta yatan bir fistül (iltihabi traktüs) vardır. Fistülün tedavisinden önce yayılımı ve şekli belirlenirse tedavi başarısı artmaktadır. Bu nedenle fistüllerin trasesini belirlemede tercih edilen bir yöntemdir.


     

    4. İç hemoroid: Anal kanal duvarında gelişen kıvrımlı toplardamarlar bu yöntemle kolaylıkla tanınabilmektedir. İnceleme sırasında anal kanal anatomisi bozulmadığından dolayı hemoroidlerin yerleşim yeri doğru olarak tanımlanmaktadır.


     

    5. Anüste çatlak (fissür): Ağrılı bir durum olmakla birlikte günümüzde mevcut olan küçük çaplı problar rahatlıkla kullanılabilmektedir.


     

    Nasıl Yapılır?


     

    Hasta yatar pozisyonda iken (genellikle sol yanına yatmaktadır) 360 derece görüş açısı olan çubuk şeklinde problar ile inceleme gerçekleştirilmektedir. Tetkik endikasyonuna göre probun ucundaki balon, gazsız su ile şişirilmektedir. Fistülün iç ağzının anüs ya da rektuma açılımı konusunda şüphe varsa, fistülün dış ağzından küçük miktar hidrojen peroksid (oksijenli su) verilmesine gereksinim olabilmektedir.


     

    Kim Yapar?


     

    İncelemeyi konusunda deneyimli radyoloji hekimi yapmaktadır.


     

    Tetkikin Zararlı Etkisi Var mıdır?


     

    Röntgen gibi iyonize radyasyon kullanılmadığından ultrasonun bilinen zararlı bir etkisi yoktur.


     

    Hazırlık


     

    Genellikle hazırlığa gereksinim olmamakla birlikte rektal tumör evrelemesi gibi durumlarda fleet enema ile hazırlık gerekebilmektedir.


     

    RENKLİ DOPPLER ULTRASONOGRAFİ

    Bir organın veya damarının kan akımını inceleyerek, akımın miktarı, akımı engelleyen yapı varlığı, akımın normal yönde olup olmadığı değerlendirilebilir. Atardamarlar kırmızı toplardamarlar mavi renk şeklinde görülür.

    Renkli Doppler Ultrasonografi incelemesi ile:

    Kol ve bacak damarları

    Karaciğeri besleyen damarlar

    Böbreği besleyen damarlar

    Boyun damarları

    Gebelerde, anneye ve fetusa ait damarlar

    OBSTETRİK ULTRASONOGRAFİ

    Ultrasonografi, gebelik takibinde kullanılan kolay uygulanabilir, etkili, güvenli bir yöntemdir. Anne adayının karın cildine temas eden prob aracılığı ile yüksek frekanslı ses dalgaları gönderilir. Ses dalgaları fetüsün dokularından değişik miktar ve şekilde yansıyarak geri döner. Ekolar bilgisayar tarafından işlenerek monitore görüntü olarak aktarılır.

    Hangi Durumların Tanısında Yararlanılır?

    Anne karnındaki bebeğin kalp atımları ve hareketleri izlenir. Embriyo (12 haftadan küçük bebekler) ve fetüsteki (12 haftadan büyükler) muhtemel anormallikler saptanır. Çesitli ölçümler yapılarak bebeğin gelişimi değerlendirilir.
    Röntgen gibi iyonize radyasyon kullanılmadığından ultrasonun fetüse bilinen zararlı bir etkisi yoktur.


    1. Gebeliğin Erken Tanısı: Gebelik kesesi transvajinal ultrasonografi ile son adet tarihinden itibaren 4-5 haftalarda saptanabilir. Özellikle son adet tarihini hatırlamayanlarda fetüsün belirli uzunluklarının ölçümü ile gebelik yaşının tayini yapılabilir. İlerleyen gebelik döneminde ise fetüsün gelişimi bacak (uyluk kemiği) uzunluğu, kafa ve karın çevreleri ölçülerek değerlendirilir.

    2. Düşük Tehdidi: Embriyonun ve fetüsün canlı olup olmadığı değerlendirilir. Bebek anne karnında ölmüş (missed abortus), hiç gelişememiş (bos gebelik kesesi) ya da uterus (rahim) dışında yerleşmiş (dış gebelik) olabilir. Ya da gebelik embriyo yerine tümör gelişimi şeklinde olabilir (mol gebelik).

    3. Plasenta Anomalileri: Plasentanın yeri (rahim ağzını kapatıp kapatmadığı) ve diğer plasenta anomalileri gösterilebilir.


    4. Çoğul Gebelikler: Ultrason ile tanı konulur. Bebeklerin pozisyonu, plasenta ve amniyon keselerinin sayısı değerlendirilir.
     
    Ne Zaman Yapılmalıdır?

    Gebelik süresince normal olmayan şüpheli bir durumun varlığında ultrason yapılabilir. Adet gecikmesinden 1-2 hafta sonra gebeliğin saptanması ve bu gebeliğin intrauterin (rahim içerisine yerleşmiş) normal bir gebelik olduğunun görülmesi için ultrasonografi yapılmalıdır. Bunun dışında 11-14 ve 19-24 haftalarda herhangi anomali araştırılması, 34. haftadan sonrada bebeğin büyüklüğünü ve pozisyonunu görmek için ultrasonografi uygulanır. Ülkemizde bazı Kadın-Doğum doktorları her rutin muayenede ultrasonografik inceleme yapmaktadır. Ancak daha ayrıntılı inceleme için bir veya iki kez sonografi uzmanından ikinci düzey ultrasonografi isteyenler de vardır. İkinci düzey inceleme için çözünürlüğü çok yüksek olan, renkli Doppler de yapabilen cihazlar kullanılır.

    Kullanılan Yöntemler

    Gebeliğin erken döneminde ve gebelik harici tüm jinekolojik incelemelerde çubuk şeklinde problar ile yapılan vajinal ultrasonografi uterus, overler ve embriyonun çok daha ayrıntılı görüntülenmesine imkan verir. Bu yöntemde mesanenin dolu olmasına gerek yoktur (zaman kaybı olmaz).

    Doppler ultrasonografi ile bebeğin damarlarındaki kan akımları değerlendirilir ve bebeğin gelişmesi ile ilgili ek bilgiler elde edilir (örn: beynin beslenmesi). Son zamanlarda 3 boyutlu ultrasonografi ile de gebelik incelemeleri yapılmaktadır.


     

    Erkeklerde testisleri besleyen damarlar VARİKOSEL

     
     

    Varikosel spermatik kordda gelişen genişlemiş venlerdir. Spermatik kord kan damarları, lenfatik damarlar, sinirler ve sperm taşıyan kanallardan (vas deferens) oluşur. Bu venlerdeki kapaklarda hasar meydana gelirse bozulan kan dolaşımı venlerde genişlemeye ve kanın durağanlaşmasına neden olur. Varikosel bir ya da iki taraflı olabilir. Ancak, hastaların %85' inde sol tarafdadır. Varikoselin görülme oranı %10-20' dir, en sık 15 - 25 yaş arasında rastlanır.


     

    Varikoselin Zararlı Etkisi Nedir?

    Testislerin etrafında genişlemiş venler içerisinde artmış kan ısısı hipertermik etki ile spermlere zarar verdiğinden infertiliteye (kısırlık) neden olabilir.

    İnfertil erkeklerin %40' ında varikosel saptanır. Sekonder infertil (daha önce çocuk sahibi olup ta sonradan kısır olan) erkeklerde ise bu oran %80' e ulaşır.

    Varikosel Belirtileri Nelerdir?

    Semptomlar; testiste ağrı, infertilite, testislerde küçülme (atrofi), palpe edilebilen ya da dışardan gözle görülebilen genişlemiş venlerdir.

    Nasıl Tanınır?

    İleri evre varikoseller gözle görülebilir. Orta evre varikoselleri muayene sırasında hekiminiz elle tanıyabilir. Erken evre varikosellerin tanısında ise yardımcı tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir. Bu yöntemler;

    • Renkli Doppler ultrasonografi
    • Termografi
    • Venografi
    • Semen analizi; varikosel kaynaklı infertilitede tipik olarak gelişimi tamamlanmamış, hasarlı veya ölü spermler görülür.

    Tedavi Ne Zaman Önerilmektedir?

    Varikosel ağrı yapıyorsa, testislere zarar veriyorsa (küçülme, atrofi gibi), kısırlığa neden oluyorsa cerrahi ligasyon tedavisi önerilmektedir.

    Tedavi Sonrası Tekrarlar mı?

    Tedavi sonrası hastaların %5-20' sinde varikosel tekrarlayabilir. Hastaların %2-5' inde testislerin etrafında sıvı birikimi (hidrosel) oluşabilir.

     
     

    Ameliyat Olmakla Çocuk Sahibi Olma Şansı Artar mı?


    Varikosel ameliyatı olmuş hastaların yaklaşık yarısı ameliyat sonrası birinci yıl içerisinde çocuk sahibi olurlar.


     

    Gözü besleyen damarlar

    Vücudun herhangibir bölgesinde oluşan bir kitlenin kanlanması incelenebilir.

    İç organlar hariç, inceleme öncesinde önemli bir hazırlık gerekmemektedir. Ancak karın içindeki bir organ (karaciğer, pankreas, böbrek v.b.) incelenecek ise 6 saatlik açlık ile, oluşabilecek gazı engelleyerek incelemenin daha kaliteli gerçekleşmesi sağlanır.

    Renkli Doppler Ultrasonografi incelemesi, tıpkı Ultrasonografi incelemesinde olduğu gibi radyasyon içermeyen bir tanı yöntemidir. Yanlızca ultrason enerjisi (yüksek frekanslı ses) kullanılır.

    MAMMOGRAFİ VE USG MEME

    Mammografi düşük dozda X ışını aracılığı ile meme dokusunun görüntülenmesidir. Her memeye 2 adet olmak üzere toplamda 4 film çekilir.

    Hiçbir şikayeti olmasa da tüm kadınların;

    • 35-40 yaş arasında baz oluşturacak bir mammografi çektirmesi,
    • 40 yaşından sonra 2 yılda bir,
    • 50 yaşından sonra her yıl meme kanseri taraması yaptırması gerekmektedir.

    Çünkü meme kanserinin en erken bulgusu olan küçük küme mikrokalsifikasyon spiküle kitle ve kireçlenme odaklarını gösterebilen tek yöntem mammografidir. Meme kanserinin büyüyüp ele gelecek kadar kitle oluşturması ise bu aşamadan yıllar sonraya tekabül eder.

    Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinin de tedavisindeki başarı erken teşhis ve erken tedavi ile mümkündür.

    Mammografi çekim işlemine gelirken beraberinde eski filmlerinde getirilmesi ve her seferinde eski filmler ile karşılaştırma yapılması gerekmektedir.

    DİJİTAL PANORAMİK RÖNTGEN

    Diş röntgeni dişlerin, kemik ve dişetlerinin birlikte görüntülendiği bir röntgendir. Diş hekiminin klinikte muayene ile görünmeyen kısımlarını göstermeye yarayan dişler yada çenelerle ilgili problemleri teşhis etmesine yardımcı bir yöntemdir. Örneğin başlangıç çürüklerinin tespiti, özellikle diş minesi sağlıklı gibi dursa da
    çürük dişlerin ya da diş eti çizgisinin arkasına gizlendiğinde, ağızdaki absenin hangi dişten kaynaklandığı, periodontal hastalıktan dolayı kemiğin zarar görmesi,dişlerdeki yapı bozuklukları, kök kırıkları, kist ya da tümörler röntgenle tespit edilebilir.


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     


     

    KEYWORDS RAD İSTANBUL RAD İSTANBUL GÖRÜNTÜLEME RADİSTANBUL ANADOLU YAKASI GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA

        RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE KARTAL MALTEPE PENDİK TUZLA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA

    ÜMRANİYE ŞUBESİ : GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    http://www.goruntulememerkezi.com/

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA MAMOGRAFİ KEMİK DANSİTOMETRİ PANORAMİK DİJİTAL RÖNTGEN SEFALOMETRİK DİJİTAL RÖNTGEN     DÖRT BOYUTLU RENKLİ ULTRASON RENKLİ DOPPLER ULTRASON ALT EKSTREMİTE ARTER VEN - ÜST EKSTREMİTE ARTER VEN -OBSTETRİK RENKLİ DOPPLER-RENAL ARTERLER RENKLİ DOPPLER-KAROTİS VERTEBRAL ARTERLER-SKROTAL RENKLİ DOPPLER- MEME RENKLİ DOPPLER- KİTLE LEZYONU RENKLİ DOPPLER-JİNEKOLOJİK DOPPLER VAJİNAL-OBSTETRİK RENKLİ DOPPLER –PENİL RENKLİ DOPPLER-TRANSKRANYAL RENKLİ DOPPLERULRASON (ABDOMEN-TİROİD-GEBELİK-OBSTETRİK-JİNEKOLOJİK-TRANSREKTAL-TRANSVAJİNAL-ÜST ABDOMEN-ALT ABDOMEN-ORBİTA-EKSTREMİTE-ÜRİNER SİSTEMLER-PELVİK-SUPRAPUBİK-MEME-VAJİNAL-TİROİD-SUBMANDİBULER-PAROTİS-TORAKS-YÜZEYEL-KİTLE LEZYONU ULTRASONOGRAFİ –KALÇA ULTRASONU

    ADRES: İNKILAP MAHALLESİ ALEMDAĞ CADDESİ MELTEM SOKAK 2/2 ÜMRANİYE TEL: 0-216-5218836 FAX: 0-216-5218836 radistanbul@hotmail.com


     

    www.radistanbul.com

    www.ikinciduzey.com

    www.goruntulememerkezi.com


     


     


     


     

    ÇEKMEKÖY ŞUBESİ


     

    ÇENE FİLMİ ÇEKMEKÖY SARIGAZİ SAMANDIRA ÜMRANİYE ALEMDAĞ REŞADİYE ŞİLE AĞVA PANORAMİK DİŞ FİLMİ VS


     

    DİJİTAL PANORAMİK RÖNTGEN


     

    ADRES: ÇAMLIK MAHALLESİ ŞAHİNBEY CADDESİ UMUT SOKAK YURTSEVEN İŞ MERKEZİ 2/2

        TEL: 0-216-6423432 radistanbul@hotmail.com

        PENDİK ŞUBESİ:

        ADRES:

    SAĞLIK BAKANLIĞI MARMARA ÜNİVERSİTESİ PENDİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KARŞISI

        MİMAR SİNAN CADDESİ FEVZİ ÇAKMAK MAHALLESİ KAYISI SOKAK A BLOK 2/17

    TEL: 0-530-5472565 (ŞİMDİLİK)

        DÖRT BOYUTLU RENKLİ ULTRASON

    RENKLİ DOPPLER ULTRASON ALT EKSTREMİTE ARTER VEN - ÜST EKSTREMİTE ARTER VEN -OBSTETRİK RENKLİ DOPPLER-KAROTİS VERTEBRAL ARTERLER-RENALARTERLER-SKROTAL RENKLİ DOPPLER- MEME RENKLİ DOPPLER- KİTLE LEZYONU RENKLİ DOPPLER-JİNEKOLOJİK DOPPLER VAJİNAL-OBSTETRİK RENKLİ DOPPLER –PENİL RENKLİ DOPPLER-TRANSKRANYAL RENKLİ DOPPLER ULTRASONOGRAFİ (ABDOMEN-TİROİD-GEBELİK-OBSTETRİK-JİNEKOLOJİK-TRANSREKTAL-TRANSVAJİNAL-ÜST ABDOMEN-ALT ABDOMEN-ORBİTA-EKSTREMİTE-ÜRİNER SİSTEMLER-PELVİK-SUPRAPUBİK-MEME-VAJİNAL-TİROİD-SUBMANDİBULER-PAROTİS-TORAKS-YÜZEYEL-KİTLE LEZYONU ULTRASONOGRAFİ


     


     


     


     


     

    GGÖRÜNTÜLEME KEYWORDS: (İSTANBUL ANADOLU-AVRUPA)

  1. AYRINTILI ULTRASON
  2. MEME RENKLİ DOPPLER
  3. PROSTAT RENKLİ DOPLER
  4. JİNEKOLOJİK RENKLİ DOPLER
  5. KİTLE LEZYONU RENKLİ DOPLER
  6. OBSTETRİK DETAYLI DOPLER
  7. DOPPLER
  8. DOPPLER
  9. RENKLİ ULTRASON DOPPLER
  10. ULTRASYON USG US ULTRASON ULTRSONOGRAFİ GÖRÜNTÜLEME
  11. RENKLİ MEME ORBİTA TİROİD DOPLERİ USG
  12. DETAYLI ULTRASON
  13. DETAYLI RENKLİ ULTRASON
  14. RENKLİ DOPPLER
  15. ULTRASON
  16. MAMOGRAFİ
  17. KEMİK DANSİTOMETRİ
  18. KEMİK ERİME TESTİ
  19. HAMİLE ULTRASONU
  20. PANORAMİK RÖNTGEN
  21. STANDART PANORAMİK RÖNTGEN
  22. ÇENE FİLMİ
  23. SEFALOMETRİK RÖNTGEN
  24. DÖRT BOYUTLU ULTRASON
  25. GEBELİK ULTRASONU
  26. OBSTETRİK ULTRASON
  27. ABDOMEN ULTRASONU
  28. OBSTETRİK RENKLİ DOPLER
  29. UYGUN FİYATLI GÖRÜNTÜLEME
  30. UYGUN FİYATLI ULTRASON DOPPLER
  31. GEBELİK DOPPLERİ GEBELİK RENKLİ DOPPLERİ

    ANADOLU YAKASI GÖRÜNTÜLEME GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE ÇEKMEKÖY ŞİLE AĞVA RİVA BEYKOZ VE TÜM BAĞLI SEMT VE KÖYLER GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

  32. AİLE HEKİMLERİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ AİLE HEKİMİ HASTALARINA UYGUN FİYATLI GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ
  33. OSTEOPOROZ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ
  34. GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ
  35. GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

    DİŞ RÖNTGENİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA

  36. RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE ÇEKMEKÖY ŞİLE AĞVA RİVA BEYKOZ TAŞDELEN ÖMERLİ DUDULLU TEPEÜSTÜ İMES MODOKO İKEA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

    DİŞ FİLMİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836 GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 0-216-5218836 RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÜMRANİYE 0-216-5218836

    GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ ÇEKMEKÖY ÜMRANİYE ŞİLE AĞVA SARIGAZİ SAMANDIRA SULTANBEYLİ SANCAKTEPE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ÜSKÜDAR ÇEKMEKÖY ŞİKLE TAŞDELEN REŞADİYE AĞVA ÜMRANİYE GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ KADIKÖY ALTUNİZADE BAĞLARBAŞI ÜSKÜDAR ŞİLE ÜMRANİYE AĞVA GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MEKEZİ DOPLER DOPPLER RENKLİ DOPPLER DİJİTAL PANORAMİK SEFALOMETRİK RÖNTGEN MAMOGRAFİ MAMMOGRAFİ KEMİK ERİME TESTİ KEMİK MİNERAL DANSİTOMETRİ OSTEOPOROZ TAKİP TARAMA


     


     


     


     


     

    http://www.goruntulememerkezi.com/


     


     


     


     


     

    MERKEZİMİZDE YAPILAN TETKİKLER www.radistanbul.com


     

    

ULTRASONOGRAFİ

TETKİK İŞARET

RENKLİ DOPPLER RDUS

TETKİK İŞARET

ÜST ABDOMEN USG

 

KAROTİS VERTEBRAL ARTERLER

 

ALT ABDOMEN USG

 

HER İKİ ALT EKSTREMİTE VENÖZ

 

TÜM ABDOMEN USG

 

HER İKİ ALT EKSTREMİTE ARTER

 

JİNEKOLOJİK USG

 

SAĞ ALT EKSTREMİTE VENÖZ

 

FOLİKÜLOMETRİ USG

 

SOL ALT EKSTREMİTE VENÖZ

 

TİROİD USG

 

SAĞ ALT EKSTREMİTE ARTER

 

HEPATOBİLİER USG

 

SAĞ ALT EKSTREMİTE VENÖZ

 

TRANSREKTAL USG

 

SOL ALT EKSTREMİTE ARTER

 

TRANSVAGİNAL USG

 

SOL ALT EKSTREMİTE VENÖZ

 

ORBİTA US

 

HER İKİ ÜST EKSTREMİTE VENÖZ

 

PENİL USG

 

HER İKİ ÜST EKSTREMİTE ARTER

 

KALÇA USG

 

SAĞ ÜST EKSTREMİTE VENÖZ

 

PELVİK USG

 

SAĞ ÜST EKSTREMİTE ARTER

 

YUMUŞAK DOKU USG

 

SOL ÜST EKSTREMİTE VEN

 

BOYUN USG

 

SOL ÜST EKSTREMİTE ARTER

 

PAROTİS USG

 

BİLATERAL ALT EKSTREMİTE AV

 

SUBMANDİBULER USG

 

BİLATERAL ÜST EKSTREMİTA AV

 

MEME USG BİLATERAL

 

PROSTAT RDUS

 

MEME USG SAĞ

 

MEME RDUS

 

MEME USG SOL

 

JİNEKOLOJİK RDUS

 

ÜRİNER SİSTEM USG

 

TRANSVAGİNAL RDUS

 

SKROTAL USG

 

TRANSREKTAL RDUS

 

4D OBSTETRİK

 

RENAL ARTER RDUS

 

3D OBSTETRİK

 

RENAL VEN RDUS

 

OBSTETRİK USG RUTİN

 

MESENTER ARTER RDU

 

TORAKS USG

 

PORTAL SİSTEM RDUS

 

YÜZEYEL USG

 

OBSTETRİK RDUS

 

SUPRAPUBİK USG

 

4D OBSTETRİK USG

 

SAFRA YOLLARI USG

 

3D OBSTETRİK USG

 

AYRINTILI RENAL USG

 

SKROTAL RDUS

 

DİJİTAL PANORAMİK RÖNTGEN

 

PENİL RDUSG

 

DİJİTAL SEFALOMETRİK RÖNTGEN

 

II. DÜZEY OBSTETRİK

 

MAMMOGRAFİ MAMOGRAFİ

 

KİTLE LEZYONU RDUS

 

KEMİK ERİME TESTİ BMD

 

ORBİTA RDUS

 


 


0-216-5218836

RADİSTANBUL GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ

ÜMRANİYE-ÇEKMEKÖY-PENDİK

0-216-521 88 36

0-216-642 34 32

    www.radistanbul.com

www.ikinciduzey.com

www.goruntulememerkezi.com


 


 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder